Violence against Women in Turkey


Daş Geçim G. Y., Topuz İ., Temel Özkan S.

5. Uluslararası 9. Ulusal Ebelik Öğrenci Kongresi, Amasya, Turkey, 3 - 05 May 2018, no.100, pp.242-243

  • Publication Type: Conference Paper / Summary Text
  • City: Amasya
  • Country: Turkey
  • Page Numbers: pp.242-243
  • Kütahya Health Sciences University Affiliated: No

Abstract

Introduction: Violence is considered a problem because of the increase in evidence-based investigations that document adverse health effects (1,2,3,4,5). Violence against women and girls is seen in all parts of society, regardless of class, ethnicity, culture or country (6,7,8,9). Each year more than two million people are reported to be injured due to violence and suffer permanent emotional and physical disability (10,11,12,13). Negative consequences of violence can range from ecchymosis to fractures, permanent disabilities and psychological consequences such as posttraumatic stress disorder and depression (14).

Violence Against Women

Violence against women is defined in the UN Declaration on the Elimination of Violence Against Women dated 1933, as: “It is an act that leads to persistent discrimination against women, whether in the public arena or in private life, by causing physical, psychological, social, sexual and economic harm to women, causing suffering, harming their dignity, and preventing them from using their fundamental rights and freedoms” (15). In both international and national literature, violence against women is grouped not only physically but also in the form of sexual, psychological/emotional or economic violence (16). One in three women in the world experienced physical/sexual violence at any time in their lives (17). According to the results of the research on domestic violence against women in 2014; 41.9% of women were exposed to physical or sexual violence from their spouse during any period of their life throughout the country, 17.8% of them were exposed to physical abuse from people other than spouses, and the ratio of sexual violence against women is stated as 3.3% (18). In the study, where Cangöl et al (2017) examined the opinions of men in the coffeehouses about violence against women, 89.4% of respondents stated that they only regard the physical violence as a sign of violence (19).

Conclusion: Nurses responsible for the protection and development of community health have an important role in the identification and prevention of violence. In cases of violence against women, reporting to the relevant authorities, treatment and rehabilitation should be handled holistically. In addition, women should be made aware of psychological, economic and sexual violence as well as physical violence.

Keywords: Turkey, violence, violence against women.

Giriş: Şiddet, sağlık üzerine olumsuz etkilerini belgeleyen kanıt temelli araştırmaların artması nedeniyle bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, sınıf, etnik köken, kültür veya ülkeden bağımsız olarak toplumun her kesiminde görülmektedir. Her yıl dünyada iki milyondan fazla kişinin şiddet nedeniyle yaralandığı, hem fiziksel hem de duygusal kalıcı sakatlıklar yaşadığı belirtilmektedir.

Kadına Yönelik Şiddet

1933 tarihli BM Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirge’de “İster kamusal alanda ister özel yaşamda meydana gelsin, kadına fiziksel, ruhsal, sosyal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine, acı çekmesine neden olan, onurunu zedeleyen, temel hak ve özgürlüklerini kullanmasını engelleyerek, kadına yönelik ayrımcılığın sürmesine yol açan bir eylemdir” şeklinde tanımlanmıştır. Hem uluslararası hem de ulusal literatürde kadına yönelik şiddet, yalnızca fiziksel değil, cinsel, psikolojik/duygusal veya ekonomik şiddet şeklinde gruplandırılmaktadır. Dünyadaki her üç kadından biri yaşamlarının bir döneminde fiziksel/cinsel şiddet yaşamıştır. BM Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi de “2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”nden birinde “Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadınların ve kız çocuklarının toplumsal konumlarını güçlendirmek” şeklinde kadının korunmasına yönelik vurgu yapmaktadır. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 sonuçlarına göre; ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşinden fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalan kadın oranı %41.9, eş dışında fiziksel şiddete uğrama oranı %17.8, cinsel şiddete uğrama oranı ise %3.3 olarak açıklanmıştır. Cangöl ve ark. (2017)’nın kahvehanelerde bulunan erkeklerin kadına yönelik şiddet hakkındaki görüşlerini incelediği çalışmada katılımcıların %89,4’ü sadece fiziksel şiddet davranışını şiddet göstergesi olarak belirtmiştir.

Sonuç: Toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesinden sorumlu olan ebelerin ve hemşirelerin, şiddetin belirlenmesinde ve önlenmesinde önemli rolleri bulunmaktadır. Kadına yönelik şiddet olgularının tanılanmasında, mağdurlara tıbbi bakım, destek, danışmanlık sunmada ve rehabilitasyonunda ebelerin ve hemşirelerin anahtar konumda olması beklenmekte, ilgili makamlara durumun bildirilmesi, tedavi ve rehabilitasyonun bütüncül olarak ele almaları gerekmektedir. Ayrıca kadınların, fiziksel olduğu kadar psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet konusunda da farkındalık kazanmaları sağlanmalıdır.

Anahtar kelimeler: Türkiye, şiddet, kadına şiddet.