in: TEMEL ORTOPEDİ İŞLEMLERİ ATLASI, HASAN TATARİ, Editor, EMA TIP KİTABEVİ YAYINCILIK, İstanbul, pp.491-497, 2019
Steven M.
Raikin, MD Nicholas R. Slenker, MD
Giriş
Talusun osteokondral lezyonları (TOL'ler) , bilek ağrısı ve
instabilitenin yaygın bir sebebidir . TOL'ler artiküler hyalin kıkırdaklarda,
çoğunlukla talar kubbenin ağırlığı taşıyan alanında ve bu alanın altındaki
kemik dokusunun tutulduğu bir defekt
olarak tanımlanırlar. Çoğu vakada etiyolojide
travma söz konusu olsa da, her lezyonun etiyolojisini açıklamak mümkün
değildir. TOL'lerin etyolojisi, 1888'den bu yana König'in spontan nekrozun sonucu olarak öne
sürdüğü diz "osteokondritis
dissekanlar" ı ilk kez tarif etmesinden beri tartışılmıştır.1 Talar
tutulumu daha sonra 1922'de Kappis 2 tarif etmiştir ve daha önce geçirilmiş bir
travma ile güçlü ilişkisini tespit
etmiştir.Talar lezyonların ilk sınıflandırılması, "travma kubbesinin
transkondral kırıklarının" intra-artiküler travma ile ilişkili olduğu
konusunda anatomik bir gerekçe öneren Berndt ve Harty tarafından tanımlanmıştır.
TOL'li 582 hastayı içeren derlemelerinde, hastaların % 76'sında bir ayak bileği
travması hikayesi bildirilmiştir.3 Bununla
birlikte, travma öyküsü olmayan hastalarda TOL etyolojisi hala bilinmemektedir.
Tekrarlayan mikrotravma, osteonekrozla sonuçlanan vasküler anormallikler ve
konjenital faktörlerin rol oynayabileceği öne sürülmüştür.
Geçmişten beri TOL'lerin
çoğunluğu posterior-medial veya anterior-lateral olarak ayrılmış ve lateral
lezyonlar ile travma öyküsü arasında daha güçlü bir ilişki olduğu tanımlanmıştır.
Yakın zamanlarda, Elias ve ark.4, talar kubbeyi dokuz eşit bölgeye bölen bir
anatomik ızgara geliştirdiler. Bu ızgarayı kullanarak TOL'li 424 hastanın MR
incelemelerini analiz ettiler ve sonuç olarak lezyonların % 62'sinin medial, % 34'ünün lateral
olduğu tespit edildi. Daha çarpıcı olan ise sagittal eksendeki lezyonların
çoğunun (%80) merkezde olmasıydı. Ayrıca, medial lezyonların lateral
lezyonlardan daha geniş ve daha derin olduğuna dair daha önceki bir gözlemi
onayladılar. Bu bulgular; Berndt ve Harty tarafından ilk olarak ileri sürülen
lateral tarafta talus ile fibula arasındaki dikey yüklenmeler sonucu gelişen
lezyonların daha sığ, deplase, “ gofret-şekilli” olduğu ve medialdeki
lezyonların tibianın talus üzerinde bükülme ve impaksiyonuna bağlı gelişen daha
derin “fincan-şekilli” lezyonlar olduğu fikri ile de uyumluydu
Semptomatik TOL'ler tipik olarak ağrı, takılma,
instabilite ve / veya ayak bileğindeki şişme ile kendini gösterir. Lezyonlar
radyografik incelemelerde sıklıkla görülmekle birlikte tesadüfi bulgular da olabilir.
Sıklıkla nonspesifik olmasına rağmen, ligamentöz yaralanma, fibula kırıkları ve
tibial plafonddaki kırıklar gibi pek çok olası teşhis arasında ayırt etmek için
titiz bir klinik değerlendirme esastır. Herhangi bir non travmatik ayak bileği
ağrısı veya akut travma hasarının iyileşmesinden sonra; kalıcı ayak bileği ağrısında TOL’den
şüphelenilmelidir.
Diyagnostik Görüntüleme
Diyagnostik görüntülemeye ayak bileğinin AP, lateral ve mortise yük
verilerek çekilen grafileriyle başlanmalıdır. Bununla birlikte, akut bir
yaralanma sonrası oluşan non-deplase bir
lezyon için , düz grafiler anlamlı olmayabilir. Düz grafilerde
deplasman, osteonekroz veya kistik değişiklik gösteren kronik bir lezyon açıkça
görülebilir. Radyografilerin sınırlamaları, düşük hassasiyet, eklem
kıkırdağının değerlendirilememesi ve lezyonun boyutunu değerlendirmedeki yetersizliktir. MR'ın TOL'lerin teşhisinde çok hassas ve spesifik
olduğu kanıtlanmıştır ve eklem yüzeyinin iyi görüntülenmesine izin verir.5 MR
görüntüleme; lezyonun yerini, boyutunu, aktif bir lezyonu düşündüren kemik
iliği ödeminin varlığının doğru bir şekilde değerlendirilmesini ve fragmanın
vasküler durumunun değerlendirilmesini göstermede bize yardımcı olur. Bununla
birlikte, aşırı ödem bazen lezyonun kemik boyutunu belirsiz hale getirebilir. Poliaksiyal
BT taraması kemik defektini doğru olarak gösterir (Şekil 1). Klinik uygulamada,
MR, açıklanamayan bir ağrısı olan bir hastayı değerlendirmek için tipik olarak
BT'den önce elde edilir çünkü MR, çeşitli patolojik durumları tespit
edebilir.Sıklıkla, kemik lezyonlarını daha ayrıntılı olarak tanımlamak için MRI
bulguları kesinleştiğinde BT taraması yapılmaktadır.
Sınıflandırma
1959'da Berndt ve Harty tarafından tanımlanan sınıflandırma sistemi, TOL'yi
sınıflamada en yaygın kullanılan yöntem olmaya devam etmektedir.3 Düz
radyografilerdeki lezyonun görünümüne dayanır ve dört aşamayı içerir. Bu sınıflandırmanın
getirilmesinden bu yana, birkaç yazar MR, CT ve artroskopi bulgularını içerecek
şekilde orijinal sınıflandırmayı revize etmiştir. Özellikle, kistik
değişiklikleri ve kitlesel hacim lezyonlarını tanımlamak için beşinci ve
altıncı bir evre eklenmiştir.6-7 Bu bölümün yazarlarından (S.M.R.) daha önce
açıklanan çeşitli yöntemlere özgü sistemlerin bir kombinasyonu olan bir evereleme
sistemini önerdi. (Şekil 2)
Evre I lezyonlar subkondral kemik ödemi olmaksızın izole
bir kıkırdak flebi içerir. Radyografiler ve BT taramaları genellikle doğaldır.
MR kırık bulguları olmadan altta yatan kemiğin ödemini gösterir Semptomlar
yaygın olarak mekaniktir ve ayak bileğinin ağrılı takılma ve çözülmesi görülür.
Evre II lezyonlar altta yatan kemiğin tam veya tam
olmayan deplase olmamış kırığıyla ilişkilidir (Berndt ve Harty evre I ve II). Bu
genellikle düz radyografilerde görünmez, ancak MRI veya BT taramalarında açıkça
fark edilir. Bu lezyonlar stabil yer değiştirmemiş lezyonlardır ve konservatif tedaviye en iyi yanıtı verirler.
Evre III lezyonlar stabil olmayan yer değiştirmiş
lezyonlardır. Fragman genellikle dismorfik kıkırdakla kaplanmış yatak veya
kraterinde kalır ve artroskopik olarak kanıtlanabilir. Bu lezyonlar düz grafi
, MR veya BT'de açıkça görülebilir. Büyük
akut fragmanlar özellikle akut travma durumlarında potansiyel olarak fragmanın
damarlanmasını koruyabilecek sabit biyo emilebilir pinlerle sabitlenebilirler. Fragman
avasküler ise, tedavi lezyon tabanının artroskopik rezeksiyonu, debridmanı ve
mikro kırığı ile yapılır.
Evre IV lezyonlar, kalan kemik parçalarının olmadığı
defektleri içerir. Fragmanlar, eklem içinde kırılmış ve serbest cisimler
halinde bulunabilir veya fragman artık kaybolmuş olabilir. Hasarlı kıkırdağın
veya semptomatik olgularda artroskopik olarak debride edilmiş ve tabanına
mikrokırık uygulanmış olgularda
kıkırdağın lezyon tabanı sabit yapıda olmayan fibrokartilajla
kaplanabilir.
Evre V lezyonlar genellikle sağlam bir kıkırdakla kapaklı
subkondral kistlerdir. Bunların artroskopik olarak debridman ve mikrokırık ile yetersiz
olarak tedavi edildiği gösterilmiştir.7 Tedavi seçenekleri arasında
retrograd drilleme ve lezyonun kemik greftlemesi (sağlam ve sağlıklı kıkırdak
kapağının artroskopik konfigürasyonu prosedürün önemli bir parçasıdır) veya otolog
osteokondral gret transferi bulunur.
Evre VI lezyonlar çok büyüktür ve ya geniş bir yüzey
alanı olan kondral hasarı ve / veya eklem ile ilişkili olan büyük bir
subkondral kisti (yani osteokondral kist) içerir. Bu lezyonlar artroskopik
olarak veya osteokondral otolog transfer prosedürü ile tedavi edilemeyecek
kadar büyüktür ve taze osteokondral allogreft transplantasyonu gerektirir.
Tedavi Seçenekleri / Endikasyonları
Tüm yer
değiştirmemiş TOL'ler için cerrahi olmayan tedavinin denenmesi
savunulmaktadır.11 Cerrahi olmayan tedaviye yönelik ana kontrendikasyon, akut
yaralanmalarla birlikte olan yer değiştirmiş
osteokondral fragmanlardır. Bu olgularda, parçanın internal fiksasyonu veya rezeksiyonu
için acil cerrahi yönetim gereklidir. Genel olarak cerrahi olmayan
tedavi, yük vermeden alçı immobilizasyonu olan ilk başlangıç periyodunu,
sonrasında ise 12 ila 16 hafta arasında tam yük verilmesiyle mobilizasyonu
içermektedir. Shearer ve arkadaşları12 ve Elias ve arkadaşları5 tarafından
yapılan çalışmalar, TOL'lerin cerrahi olmayan tedavisi için sırasıyla % 54 ve %
45 başarı oranlarını göstermiştir. Ameliyatsız iyi sonuçlar alınabilmesine
rağmen, cerrahi olmayan bir seyir sonrasında bazı lezyonlar semptomatik
kalmaktadır. Cerrahi girişim endikasyonları, aşamadan bağımsız olarak cerrahi
olmayan tedaviye dirençli semptomatik lezyonlardır. İleri evre III veya IV
lezyonlarının varlığı genellikle cerrahi müdahaleyi de gerektirir.13,14 Tol ve
ark.11 tarafından 2000 yılında yapılan bir meta-analiz, talusun grade I, grade
II ve medial evre III osteokondral defektlerinin cerrahi olmayan tedavisinde
sadece % 45 başarı oranı göstermiştir. Ayrıca, eksizyon ve drillemenin sonuçları cerrahi olmayan tedaviye kıyasla
ümit vericiydi. Evre III ve daha yüksek lezyonlu hastaların % 88'inde mükemmel
sonuçlar elde etmek için eksizyon, küretaj ve dirilleme yapıldığını
bulmuşlardır (16 çalışma, 165 hasta). Ancak drilleme yapılmadan basit eksizyon
ve küretaj ile (9 çalışma, 111 hasta) başarı oranı % 78, eksizyon tek başına (5
çalışma, 63 hasta) başarı oranı% 38 idi.
Kemik iliği stimülasyonu olan veya olmayan, otolog
kondrosit implantasyonu, allogreft transplantasyonu ve osteokondral otogreft
transplantasyonu veya mozaikplastisi olmak üzere birçok cerrahi tedavi seçeneği
mevcuttur. Bu seçeneklerin bazılarındaki ilerlemelere rağmen, kemik iliği
stimülasyonuyla birlikte artroskopik debridman en etkili tedavilerden
biridir.13,14 Çapta 15 mm'yi geçmeyen primer lezyonlar için tercih edilen
tedavi şekli olarak kabul edilmektedir.11 Bir TOL'yi iyileştirmek için ilik
hücrelerinin salınımını stimüle etmek amacıyla birçok artroskopi yardımlı
teknikler tarif edilmiştir. Bu teknikler arasında abrazyon kondroplastisi,
küretaj, antegrad ve retrograd drilleme ve debridman ile mikrokırık uygulamalrı yer alır. Tüm bu
teknikler subkondral kemiğe nüfuz etmek ve debride edilmiş talar lezyonu kan ve sitokinlerle doldurarak
onarıcı fibrokartilaj oluşturmak için iyi bir iyileşme cevabına aracılık edecek
şekilde tasarlanmıştır. Bu bölümde talusun artroskopik debridmanı ve mikro
kırığı üzerinde durulacaktır.
Yöntem
Hazırlık / Hasta Konumlandırma
Ayak bileği artroskopisi
genel, bölgesel veya lokal anestezi ile yapılabilir. Cerrah tercihine bağlı
olarak hastanın pozisyonu da değişebilir.
Biz, ameliyat masasının en sona kadar büküldüğü (90 ° 'nin ötesinde),
diz ekleminin fleksiyonda sallanacak şekilde serbest kalmasını sağlayarak, iyi
yastıklı bir artroskopik bacak tutucusunda tutulan cerrahi uzuv ile hastanın
supin yerleştirilmesini tercih ediyoruzç Bu yerçekimi, bir asistan ya da
traksiyon cihazı ile distraksiyona izin verir. Uyluk veya baldıra turnike
uygulanır. Bir artroskopik pompa kullanılıyorsa, prosedür turnike altında
yapılmayabilir. Alternatif olarak, hasta bacakları uzatılmış olarak tamamen
sırtüstü yerleştirilebilir. Hafifçe bükülmüş uyluğun altında bir direnç yastığı
yerleştirilir ve eklemi distrakte eden bir askı aracılığıyla ayak bileğine dışarıdan
non invaziv traksiyon sistemi bağlanır. Son olarak, invazif distraksiyon, bir
tibial pin ve bir mekanik distraktör cihazı ile bir talar veya kalkaneal pin
ile kullanılabilir. Bununla birlikte, deriden çeken noninvaziv distraksiyon
teknikleri çok daha yaygındır. Tipik olarak, distraksiyon gerçekleştirme kararı
ameliyat sırasında yapılır ve eklemin gevşekliğine ve ele alınacak olan
patolojik dokunun konumuna bağlıdır. Yerçekimi tekniğini kullanarak, eğer daha
fazla çekiş gerekli ise, düğümlü bir
gazlı bez bandajına bağlı arka ayak etrafındaki distraksiyon kayışının
uygulanmasıyla kolayca yapılabilir. Distraksiyon gücü, cerrahın ayağından ya da
dışardan bir ağırlık ile kontrollü uygulanabilir. Teknikten bağımsız olarak, 90
dakikadan fazla bir süre için 156 ila 222 N kuvvet uygulanmamalıdır. Uzun
süreler boyunca aşırı güç kullanımı, yüzeyel peroneal sinirde can sıkıcı
parestezilere neden olabilir. Uzun prosedürlerde aralıklı gevşetme önerilir.
Ekipman
Hem kısa kaldıraç kolu olması hem
de eklemlere erişim kolaylığı nedeniyle 2.7 mm, 30 derecelik kısa bir artroskop
tercih edilir. Zor ayak bileği bölgelerini görebilmek için skopun 70°’lik ucu
da mevcut olmalıdır. Kullanılması gereken küçük eklemlere uygun artroskopik
aletler arasında küçük bir çengelli prob, bir dizi küçük eklem artroskopik
kavrayıcı, küçük ince boyunlu küretler (genellikle 4-0 veya 5-0 boy), küçük bir
ortak motorlu shaver sistemi (genellikle eklem büyüklüğüne, gevşekliğe ve
lezyonun erişilebilirliğine bağlı olarak 2,5 mm veya 3,2 mm tam çaplı shaver
makinesi ve bir dizi mikrokırık seti eğer mikrokırık seti mevcut değilse,
lezyonun antegrad delme işlemi 0,062 inçlik Kirschner teli (K-teli) ve bir
matkap kullanılarak gerçekleştirilebilir. Drilleme sırasında K-telinin
artroskopik olarak doğru yerleşmesini
sağlamak için bir mikro-kılavuz sistemi
gereklidir. Artroskopik bir pompa kullanılabilir, ancak komplikasyonları önlemek
için çok dikkatli olunmalıdır.
Cerrahi teknik
Ayak bileği artroskopisinin başarılı performansı
için yüzey ve intraartiküler anatominin anlaşılması önemlidir. Yüzeysel
anatomi, ayak bileğindeki güvenli portal yerleşimi için bir kılavuz görevi
görür. En fazla nörovasküler ve tendon yapıları risk altındadır. Eklem çizgisi,
dorsalis pedis arteri, büyük safen ven, anterior tibial tendon ve peroneus
tertius tendonunu içeren anatomik belirteçlerin işaretlenmesi önemlidir.
Yüzeyel peroneal sinir ve dallarına anterolateral portala yakınlığı nedeniyle
de önem gösterilmelidir. Yüzeyel peroneal sinir, fibula ucundan yaklaşık olarak
6,5 cm proksimalde, orta ve dorsal kutanöz dallara ayrılır.
Anteromedial, anterolateral ve
posterolateral portallar en sık kullanılanlardır çünkü bunlar nörovasküler
yapılardan uzak kalmak için en güvenli
bölgelerdir (Şekil 3).
Anteromedial portal, sadece
proksimalde anterior tibialis tendonun medialinden veya eklem hattının
proximalinden uygulanır. Bu medial malleolusun yaklaşık 5 mm proksimalindedir.
Bu portal ilk önce uygulanır, çünkü herhangi bir büyük nörovasküler yapıya
sahip olmayan bir bölgede yerleşmesi kolaydır. Bu portalın açılmasında büyük
safen ven ve sinir risk altındadır ve bunlar portalin 7 ila 9 mm medialinde uzanmaktadır.
Anterolateral portal, eklem
hattının seviyesinde peroneus tertius tendonunun hemen lateralinden açılır. En
çok yüzeyel peroneal sinirin dalları risk altındadır. Yüzeysel peroneal sinirin
orta dalı anterolateral portale yaklaşık 6 mm lateralde yer alır.
Ekstensor digitorum communis
tendonları arasında bir anterosantral portal tarif edilmiştir; bununla
birlikte, bu portalın kullanımı dorsalis pedis arter ve derin peroneal sinirin
son derece yakın olması nedeniyle önerilmez.
Fibula distal ucuna yaklaşık 1
cm proksimalde, aşil tendonu yanından lateral bir posterolateral portal
oluşturulabilir. Bu portal, anteromedial portaldan posterior olarak görünen
doğrudan görüntüleme altında uygulanabilir. Bu portalın kurulmasında daha az
safen ven ve sural sinir riski vardır. Bu iki yapı, ayak bileği ekleminin
posterolateral yönü boyunca birbirine paralel uzanır.
Eklem tendonunun ortasından
eklem hattının seviyesinde bir posterosantral veya transaşil portalı uygulanabilir.
Bu portal hem sınırlı hareketlilik hem de tendonla ilişkili morbidite nedeniyle
önerilmez. Posteromedial portal genellikle posterior tibial arter ve sinirin
yakınlığı nedeniyle kontrendikedir.
Portal yerleştirmeden önce,
ayak bileği eklemi, 18 ila 20 gauge iğne ile anterior tibialis tendonuna medial
olarak enjekte edilen 20 ila 30 ml Ringerlaktat solüsyonu ile şişirilmelidir.
Prosedür sırasında kanamayı sınırlamak için solüsyona epinefrin (1: 200,000)
eklenebilir. Bu enjeksiyon anteromedial portalın tam yerini belirlemenize
yardımcı olur. Nörovasküler yapıların hasar görmesini önlemek için, portallar için
kesiler dikey olarak ve sadece deri ile yapılmalıdır. Bir 11 numaralı bistüri
kullanarak, deri insizyonunu yüzeysel tutmak için bistüri üzerinde hareket
ettirilir Daha derin katmanlar, ayak bileği kapsülü içine bir hemostat ile açık
bir şekilde yayılır. Ayak bileği eklemi daha sonra artroskopik kanül yoluyla
künt bir prob ile nüfuz edilir. Prob yerleştirilmesi en iyi eklem kıkırdağının
hasarını en aza indirmek için traksiyon altında yapılır. Ek olarak, ayak
bileği, plantar fleksiyonda olmalı ve
mortiste talusun en dar kısmını getirerek, travma yaratmadan probun
yerleştirilmesi için ek alana izin vermelidir. Probun, künt olsa da, hala
kıkırdak bozulmasına neden olabileceğini hatırlamak önemlidir. Künt prob daha
sonra kanülden çıkarılır. Eklem kanül yerleştirilmeden önce şişirildiyse, probu
çıkarıldığında laktik Ringer solüsyonunun kanülden geri geldiği görülür, bu da
eklem kapsülünün içine uygun şekilde yerleştirildiğini doğrular. Eklem içine
sokulan skop ile anterolateral portal daha sonra 25-gauge iğne ile doğrudan görüntüleme
altında açılabilir. Genellikle ayak bileği ekleminin seviyesinde peroneus
tertiusun lateralinde bulunur. Bu portal bazen nörovasküler yapıların ve
tendonların tanımlanmasına yardımcı olmak için cildin artroskop ile
transiluminasyonu yoluyla daha kolay belirlenebilir.
İlk önce standart bir
diyagnostik artroskopik muayene yapılır. Öncelikle anteromedial portaldan ve
daha sonra anterolateral ve posterolateral portallardan yapılır. “ön-sekiz
nokta” ve “arka-yedi nokta” artroskopik muayenesi, ayak bileğinin tüm
alanlarının ayrıntılı ve sistematik bir değerlendirmesini sağlar (Şekil 4). Bu,
ayak bileğinin tüm bölgelerinin dikkatlice kontrol edildiğini ve herhangi bir
eklem içi lezyonun ilgili bölgelerinde tanımlanmasını garanti eder. Osteokondral
lezyon genellikle karşı taraftaki portaldan en iyi şekilde görülür (yani
lateral portaldan medial lezyonlar ve medial portaldan lateral lezyonlar) ve
videoda gösterildiği gibi aynı taraftaki portalda çalışılmıştır. Cerrah, Elias
ve ark.3 tarafından tanımlanan dokuz bölgeli lokalizasyon sistemini kullanarak
ameliyat öncesi lezyonun tam yerini bilmelidir (Şekil 5). Lezyon belirlendikten
sonra lezyonun sınırı bir probla oluşturulur (Şekil 6). Normal eklem kıkırdağı
sağlamdır ve probla kolayca delinmez. Dejeneratif ve stabil olmayan kıkırdak kırılgandır
ve altta yatan lezyondan kolayca penetre edilir, kaldırılır ve tabakalarına
ayrılır. Bir grade III lezyonu görünüşte sağlam bir kıkırdak başlığına sahip
olabilir, ancak stabil olmayan kemik parçası kolayca farkedilebilir, bu da
probla kolayca nüfuz edebilir. Sabit olmayan kıkırdak flep ve fragmanları
debride edilir. Bu, mini prob, küret ve motorlu bir shaver makinesinin bir
kombinasyonu kullanılarak gerçekleştirilir. Eklem kıkırdağı palpasyonda yumuşak
olduğunda veya fibrilize veya dejenere olduğunda, stabil görünmesine rağmen
eksizyon yapılması önerilir. Subkondral fragmanın eksizyonu ve lezyonun
yüzeyinin küretajı debris, fibröz doku ve cansız kıkırdağı gidermek için
yapılır. Lezyonun tabanındaki kemik yumuşak ve kanlanması bozulmuş olabilir
(özellikle fincan şeklinde medial lezyonlarda) ve bunun stabil bir sağlıklı
kemik tabanına ulaştırılması gerekir. Sağlam bir kıkırdak sağlam bir çatı ve
sabit bir kemik tabanı elde edildikten sonra (Şekil 7), açığa çıkan lezyon
üzerinde bir kemik iliği stimülasyon tekniği gerçekleştirilebilir. Altta yatan
subkondral kemikte bir mikrokırık ucu, bir matkap veya bir artroskopik shaver makinesi
kullanılarak vasküler erişim kanalları oluşturulur. Bu, kemik iliği öğelerinin yaralanma
bölgesine göç etmesine ve lezyonu örtmek için fibrokartilaj üretmesine izin
verir. Mikrokırık yöntemleriyle kemik iliği stimülasyonu (Şekil 8) son
zamanlarda popülerlik kazanmıştır. Ayak bileğinde bu yaklaşımın avantajlarından
biri, antegrad drilleme teknikleri sırasında sıklıkla penetre edilen eklemin
tibial plafond tarafının etkilenmemiş kıkırdağından kaçınmasıdır. Ayak
bileğinde kullanılmak üzere anatomik olarak şekillendirilmiş mikrokırık uç
takımları ticari olarak temin edilebilir. Tipik olarak 40 °, 60 ° veya 90 ° 'de
açılandırılmış bir mikrokırık ucu, portallardan birinden sokulur. Daha sonra,
lezyon tabanındaki subkondral plağı 3 mm derinliğe kadar delecek şekilde
delinir (bu derinlik, yerleştirme sırasında gömülmesi gereken altın renkli çizgiyle
görülür). Yaklaşık 3 mm'lik aralıklarla, çok sayıda delikler oluşturulmalıdır,
bu sayı lezyonun büyüklüğüne bağlıdır. Turnike daha sonra serbest bırakılır ve
pompa sağlıklı kemik iliği (yağ damlacıkları olarak görülür) ve altta yatan
kemikten kanama elde edildiğine emin olmak için kapatılır (Şekil 9). Alternatif
olarak, bir TOL'nin antegrad delme işlemi, transmalleolar teknik kullanılarak
0.062-in K-teli ile gerçekleştirilir. Ön çapraz bağ rekonstrüksiyonu sırasında
kullanılana benzer bir artroskopik hedefleme kılavuzu kullanılır ve kılavuz
topunun matkap deliğinin planlandığı lezyon içindeki konuma yerleştirilmesi
sağlanır. K-teli, malleolun ucuna yaklaşık 3 cm proksimalden sokulur ve
artroskopik görüntüleme altında lezyona yönlendirilir. Tel lezyon içine delinir
ve daha sonra tibianın distal ucunda eklem yüzeyine geri çekilir. Drilleme,
plantar fleksiyon açısını veya ayak bileği ekleminin dorsifleksiyonunu hafifçe
değiştirdikten sonra birkaç noktada daha tekrarlanır. Drillemeye, kemik
iliğinden sağlıklı kanama sağlanana kadar devam edilir. Ardından K telinin
takılma açısı değiştirilir ve tüm lezyona müdahale edilinceye kadar aynı
prosedür tekrarlanır.
TOL'lerin önemli bir kısmı,
altta yatan bir kemik defekti veya kisti (evre V lezyonu) ile birleşen kıkırdağın
sağlam bir kubbesine sahiptir. Sağlam kıkırdağa rağmen, bu lezyonlar sıklıkla
semptomatiktir. Kıkırdağı korumak için bu tip bir lezyonun retrograd drillemeyi
1999 yılında Taranow ve arkadaşları14 tarafından önerilmiştir (Şekil 10). Bu
teknik, anteromedial portaldan küçük eklemli bir matkap kılavuzu TOL'nin
merkezine yerleştirilerek uygulanır. Matkap kılavuzu, talusun boyunu ve
gövdesinin birleşme noktasında sinüs tarsi'nin lateral yönüne perkütan olarak
kılavuz tel yerleştirilmesine izin verecek şekilde konumlandırılmıştır. Kılavuz
telin ucu daha sonra TOL'nin merkezine uzanacak şekilde ilerletilir. Talar
kubbenin subkondral plakasına nüfuz etmemelidir. Lezyonun büyüklüğüne bağlı
olarak 3.5 veya 4.5 mm kanüllü matkap seti kullanılır. Matkap ve kılavuz tel
çıkarıldıktan sonra, lezyon matkap deliğinden kürete edilir. Elde edilen kemik
defekti daha sonra tipik olarak kalkaneustan elde edilen otolog kemik grefti
ile doldurulur. Bu işlem sırasında subkondral plak girişinin delinmesini
önlemek için büyük özen gösterilmesi önemlidir. Tüm yaralar 4-0 emilmeyen bir
naylon sütür ile kapatılır ve sıkıştırıcı bir pansuman uygulanır. Hasta hemen
bir kırık botuna yerleştirilir. Postoperatif ağrı ve gerginlik kontrolü için soğuk terapi sistemi
kullanılabilir.
Komplikasyonlar
Nörovasküler
yapılarda yaralanma, alet kırılması, eklem yüzey hasarı, nöroma oluşumu,
enfeksiyon ve refleks sempatik distrofi dahil olmak üzere birçok komplikasyon
tanımlanmıştır. Yüzeyel peroneal sinir en yüksek risk altındadır ve bu sinirin
yaralanması anterolateral portal ile ilişkilidir. Bugüne kadarki en büyük
seride Ferkel ve ark.15 % 9'luk bir komplikasyon oranı bulmuşlardır. Nörolojik
komplikasyonlar en sık (% 49)görülmüştür, en çok zarar gören sinirler ise
yüzeyel peroneal sinir (% 56), sural sinir (% 22) ve safen sinir (% 18) idi.
Altı hastada yüzeyel yara enfeksiyonu meydana geldi; enfeksiyonların portalın
açılması, kullanılan kanül tipi ve erken mobilizasyon ile ilişkili olduğu
görülmüştür. Sadece iki hastada derin yara enfeksiyonu gelişti ve her iki
olguda da preoperatif antibiyotik tedavisinin olmaması ile korele idi. Cildin
incelmesi ve ayak bileği eklemi etrafındaki deri altı dokuların olmaması
postoperatif şişliği yaygınlaştırır. Bu genellikle ayağı yükseltme, sargı ve
buz uygulamasına iyi cevap verir. Ayak bileği artroskopisi ile ilişkili olarak
kompartman sendromu bildirilmemiştir; Bununla birlikte, hastalar aşırı ağrı
için uygun şekilde izlenmelidir.
Ameliyat sonrası bakım
Hastalar 6 haftalık bir süre
için yük vermeden kırık botu kullanır.
Hareket açıklığı egzersizleri için botu rahat olduğu anda çıkarmasına
izin verilir. Postoperatif 6. haftada, hastalar kırık botunda tam yük
vermeye geçerken, botun dışından agresif
fizik tedavi başlanır. Takip eden 6 hafta boyunca kademeli olarak botun
çıkarılmasına izin verilir.
İnciler
• Portal yerleştirme, prosedürün en önemli parçasıdır. Kötü yerleştirilmiş
insizyonlar eklemlere erişimi sınırlandırır ve nörovasküler veya tendon
yaralanması riskini artırır. Tüm bölgesel işaretler eklem şişirilmeden önce tanımlanmalıdır, çünkü bu noktalar şişme
sonrası kaybolabilir.
• Portal yerleştirilmeden önce eklemin büyük bir şırınga ve 25
ila 30 ml salin ile doldurulması, eklemin “şişirilmesine” ve ekipmanın girişini
kolaylaştırmasına izin verecektir.
• Bazı durumlarda, eklem içinde yeterli derecede manevra yapmak için
hipertrofik sinovyum veya yapışık kapsülün debridmanı gerekebilir.
• İnvazif veya invaziv olmayan distraksiyon cihazları kullanmak, ayak
bileği ekleminin farklı alanlarına erişimi arttırabilir, ancak tek başına
yerçekimi genellikle yeterlidir. Ek traksiyon sistemlerinin kullanılması, bu
prosedürle ilişkili komplikasyon oranını artırabilir.
• İki-portal tekniğini kullanırken, cerrahın OTL'nin kendisini ele almadan
önce ve sonra eklemi tamamen değerlendirmek için kamerayı portallar arasında
değiştirmesi gerekebilir.
• Kıkırdak iyileşmesine dayanan kemik iliği stimülasyon teknikleri için,
postoperatif dönemde erken hareket açıklığı olan ağır olmayan yük verme,
cerrahi başarı için hayati önem taşımaktadır.
Şekil 1. Coronal
(A) and Sagittal (B) CT taramaları talusun III. evre osteokondral lezyonunu
göstermektedir.
Şekil 2 Resimler talusun
osteokondral lezyonları için kıdemli yazarın (S.M.R.) derecelendirme sistemini
göstermektedir (medial lezyonlar olarak gösterilmiştir). Açıklamalar için metne
bakınız.
Video 74.1 Talusun Osteokondral Lezyonlarının Artroskopik Tedavisi. Steven
M. Raikin, MD; Nicholas Slenker, MD (10 dk.)
Şekil 3 Çizimler, ayak bileği artroskopisi için portal yerleşimini
göstermektedir. A. Anteromedial, anterolateral ve anterosantral portalların
yeri. B, posteromedial, transaşil ve posterolateral portalların yeri. (Stetson
WB'den uyarlanmış, Ferkel RD: Ayak bileği artroskopisi: I. Teknik ve
komplikasyonlar. J Am Acad Orthop Surg 1996; 4: 17-23.)
Şekil 4 Ilustrasyon sekiz noktalı anterior (sol) ve yedi noktalı posterior
(sağ) artroskopik muayeneyi göstermektedir. (Stetson WB'den uyarlanmış, Ferkel
RD: Ayak bileği artroskopisi I: Teknik ve komplikasyonlar. J Am Acad Orthop Surg
1996; 4: 17-23.)
Şekil 5 Şekil talar kubbede dokuz
bölgeli konumlandırma ızgarasını göstermektedir
Şekil6 Artroskopik görünüm, lateral portaldan görüldüğü gibi talusun (ok)
medyal osteokondral lezyonunun stabil olmayan bir kıkırdak fleks olduğunu göstermektedir.
Şekil 7 Debridmanı takiben talusun artroskopik görüntüsü, lezyonun yuvarlak
bir kıkırdaklı kenar ile stabil bir tabana sahip olduğunu göstermektedir.
Şekil 8 .Talusun artroskopik görünümü lezyonun tabanına yerleştirilen 40 °
mikrokırık ucunu göstermektedir. Altın uç 3 mm ölçer ve çekiçle çarpılarak
gömülmelidir.
Şekil 9 Turnike serbest bırakıldıktan ve mikrokırık ucu çıkarıldıktan sonra
talusun artroskopik görünümü. Kanama iki giriş deliğinden görülebilir.
Şekil 10 Resimler , matkap kılavuzu yerleştirme (A) ve kemik greftleme (B)
ile retrograd delmeyi göstermektedir
Steven M.
Raikin, MD Nicholas R. Slenker, MD
Giriş
Talusun osteokondral lezyonları (TOL'ler) , bilek ağrısı ve
instabilitenin yaygın bir sebebidir . TOL'ler artiküler hyalin kıkırdaklarda,
çoğunlukla talar kubbenin ağırlığı taşıyan alanında ve bu alanın altındaki
kemik dokusunun tutulduğu bir defekt
olarak tanımlanırlar. Çoğu vakada etiyolojide
travma söz konusu olsa da, her lezyonun etiyolojisini açıklamak mümkün
değildir. TOL'lerin etyolojisi, 1888'den bu yana König'in spontan nekrozun sonucu olarak öne
sürdüğü diz "osteokondritis
dissekanlar" ı ilk kez tarif etmesinden beri tartışılmıştır.1 Talar
tutulumu daha sonra 1922'de Kappis 2 tarif etmiştir ve daha önce geçirilmiş bir
travma ile güçlü ilişkisini tespit
etmiştir.Talar lezyonların ilk sınıflandırılması, "travma kubbesinin
transkondral kırıklarının" intra-artiküler travma ile ilişkili olduğu
konusunda anatomik bir gerekçe öneren Berndt ve Harty tarafından tanımlanmıştır.
TOL'li 582 hastayı içeren derlemelerinde, hastaların % 76'sında bir ayak bileği
travması hikayesi bildirilmiştir.3 Bununla
birlikte, travma öyküsü olmayan hastalarda TOL etyolojisi hala bilinmemektedir.
Tekrarlayan mikrotravma, osteonekrozla sonuçlanan vasküler anormallikler ve
konjenital faktörlerin rol oynayabileceği öne sürülmüştür.
Geçmişten beri TOL'lerin
çoğunluğu posterior-medial veya anterior-lateral olarak ayrılmış ve lateral
lezyonlar ile travma öyküsü arasında daha güçlü bir ilişki olduğu tanımlanmıştır.
Yakın zamanlarda, Elias ve ark.4, talar kubbeyi dokuz eşit bölgeye bölen bir
anatomik ızgara geliştirdiler. Bu ızgarayı kullanarak TOL'li 424 hastanın MR
incelemelerini analiz ettiler ve sonuç olarak lezyonların % 62'sinin medial, % 34'ünün lateral
olduğu tespit edildi. Daha çarpıcı olan ise sagittal eksendeki lezyonların
çoğunun (%80) merkezde olmasıydı. Ayrıca, medial lezyonların lateral
lezyonlardan daha geniş ve daha derin olduğuna dair daha önceki bir gözlemi
onayladılar. Bu bulgular; Berndt ve Harty tarafından ilk olarak ileri sürülen
lateral tarafta talus ile fibula arasındaki dikey yüklenmeler sonucu gelişen
lezyonların daha sığ, deplase, “ gofret-şekilli” olduğu ve medialdeki
lezyonların tibianın talus üzerinde bükülme ve impaksiyonuna bağlı gelişen daha
derin “fincan-şekilli” lezyonlar olduğu fikri ile de uyumluydu
Semptomatik TOL'ler tipik olarak ağrı, takılma,
instabilite ve / veya ayak bileğindeki şişme ile kendini gösterir. Lezyonlar
radyografik incelemelerde sıklıkla görülmekle birlikte tesadüfi bulgular da olabilir.
Sıklıkla nonspesifik olmasına rağmen, ligamentöz yaralanma, fibula kırıkları ve
tibial plafonddaki kırıklar gibi pek çok olası teşhis arasında ayırt etmek için
titiz bir klinik değerlendirme esastır. Herhangi bir non travmatik ayak bileği
ağrısı veya akut travma hasarının iyileşmesinden sonra; kalıcı ayak bileği ağrısında TOL’den
şüphelenilmelidir.
Diyagnostik Görüntüleme
Diyagnostik görüntülemeye ayak bileğinin AP, lateral ve mortise yük
verilerek çekilen grafileriyle başlanmalıdır. Bununla birlikte, akut bir
yaralanma sonrası oluşan non-deplase bir
lezyon için , düz grafiler anlamlı olmayabilir. Düz grafilerde
deplasman, osteonekroz veya kistik değişiklik gösteren kronik bir lezyon açıkça
görülebilir. Radyografilerin sınırlamaları, düşük hassasiyet, eklem
kıkırdağının değerlendirilememesi ve lezyonun boyutunu değerlendirmedeki yetersizliktir. MR'ın TOL'lerin teşhisinde çok hassas ve spesifik
olduğu kanıtlanmıştır ve eklem yüzeyinin iyi görüntülenmesine izin verir.5 MR
görüntüleme; lezyonun yerini, boyutunu, aktif bir lezyonu düşündüren kemik
iliği ödeminin varlığının doğru bir şekilde değerlendirilmesini ve fragmanın
vasküler durumunun değerlendirilmesini göstermede bize yardımcı olur. Bununla
birlikte, aşırı ödem bazen lezyonun kemik boyutunu belirsiz hale getirebilir. Poliaksiyal
BT taraması kemik defektini doğru olarak gösterir (Şekil 1). Klinik uygulamada,
MR, açıklanamayan bir ağrısı olan bir hastayı değerlendirmek için tipik olarak
BT'den önce elde edilir çünkü MR, çeşitli patolojik durumları tespit
edebilir.Sıklıkla, kemik lezyonlarını daha ayrıntılı olarak tanımlamak için MRI
bulguları kesinleştiğinde BT taraması yapılmaktadır.
Sınıflandırma
1959'da Berndt ve Harty tarafından tanımlanan sınıflandırma sistemi, TOL'yi
sınıflamada en yaygın kullanılan yöntem olmaya devam etmektedir.3 Düz
radyografilerdeki lezyonun görünümüne dayanır ve dört aşamayı içerir. Bu sınıflandırmanın
getirilmesinden bu yana, birkaç yazar MR, CT ve artroskopi bulgularını içerecek
şekilde orijinal sınıflandırmayı revize etmiştir. Özellikle, kistik
değişiklikleri ve kitlesel hacim lezyonlarını tanımlamak için beşinci ve
altıncı bir evre eklenmiştir.6-7 Bu bölümün yazarlarından (S.M.R.) daha önce
açıklanan çeşitli yöntemlere özgü sistemlerin bir kombinasyonu olan bir evereleme
sistemini önerdi. (Şekil 2)
Evre I lezyonlar subkondral kemik ödemi olmaksızın izole
bir kıkırdak flebi içerir. Radyografiler ve BT taramaları genellikle doğaldır.
MR kırık bulguları olmadan altta yatan kemiğin ödemini gösterir Semptomlar
yaygın olarak mekaniktir ve ayak bileğinin ağrılı takılma ve çözülmesi görülür.
Evre II lezyonlar altta yatan kemiğin tam veya tam
olmayan deplase olmamış kırığıyla ilişkilidir (Berndt ve Harty evre I ve II). Bu
genellikle düz radyografilerde görünmez, ancak MRI veya BT taramalarında açıkça
fark edilir. Bu lezyonlar stabil yer değiştirmemiş lezyonlardır ve konservatif tedaviye en iyi yanıtı verirler.
Evre III lezyonlar stabil olmayan yer değiştirmiş
lezyonlardır. Fragman genellikle dismorfik kıkırdakla kaplanmış yatak veya
kraterinde kalır ve artroskopik olarak kanıtlanabilir. Bu lezyonlar düz grafi
, MR veya BT'de açıkça görülebilir. Büyük
akut fragmanlar özellikle akut travma durumlarında potansiyel olarak fragmanın
damarlanmasını koruyabilecek sabit biyo emilebilir pinlerle sabitlenebilirler. Fragman
avasküler ise, tedavi lezyon tabanının artroskopik rezeksiyonu, debridmanı ve
mikro kırığı ile yapılır.
Evre IV lezyonlar, kalan kemik parçalarının olmadığı
defektleri içerir. Fragmanlar, eklem içinde kırılmış ve serbest cisimler
halinde bulunabilir veya fragman artık kaybolmuş olabilir. Hasarlı kıkırdağın
veya semptomatik olgularda artroskopik olarak debride edilmiş ve tabanına
mikrokırık uygulanmış olgularda
kıkırdağın lezyon tabanı sabit yapıda olmayan fibrokartilajla
kaplanabilir.
Evre V lezyonlar genellikle sağlam bir kıkırdakla kapaklı
subkondral kistlerdir. Bunların artroskopik olarak debridman ve mikrokırık ile yetersiz
olarak tedavi edildiği gösterilmiştir.7 Tedavi seçenekleri arasında
retrograd drilleme ve lezyonun kemik greftlemesi (sağlam ve sağlıklı kıkırdak
kapağının artroskopik konfigürasyonu prosedürün önemli bir parçasıdır) veya otolog
osteokondral gret transferi bulunur.
Evre VI lezyonlar çok büyüktür ve ya geniş bir yüzey
alanı olan kondral hasarı ve / veya eklem ile ilişkili olan büyük bir
subkondral kisti (yani osteokondral kist) içerir. Bu lezyonlar artroskopik
olarak veya osteokondral otolog transfer prosedürü ile tedavi edilemeyecek
kadar büyüktür ve taze osteokondral allogreft transplantasyonu gerektirir.
Tedavi Seçenekleri / Endikasyonları
Tüm yer
değiştirmemiş TOL'ler için cerrahi olmayan tedavinin denenmesi
savunulmaktadır.11 Cerrahi olmayan tedaviye yönelik ana kontrendikasyon, akut
yaralanmalarla birlikte olan yer değiştirmiş
osteokondral fragmanlardır. Bu olgularda, parçanın internal fiksasyonu veya rezeksiyonu
için acil cerrahi yönetim gereklidir. Genel olarak cerrahi olmayan
tedavi, yük vermeden alçı immobilizasyonu olan ilk başlangıç periyodunu,
sonrasında ise 12 ila 16 hafta arasında tam yük verilmesiyle mobilizasyonu
içermektedir. Shearer ve arkadaşları12 ve Elias ve arkadaşları5 tarafından
yapılan çalışmalar, TOL'lerin cerrahi olmayan tedavisi için sırasıyla % 54 ve %
45 başarı oranlarını göstermiştir. Ameliyatsız iyi sonuçlar alınabilmesine
rağmen, cerrahi olmayan bir seyir sonrasında bazı lezyonlar semptomatik
kalmaktadır. Cerrahi girişim endikasyonları, aşamadan bağımsız olarak cerrahi
olmayan tedaviye dirençli semptomatik lezyonlardır. İleri evre III veya IV
lezyonlarının varlığı genellikle cerrahi müdahaleyi de gerektirir.13,14 Tol ve
ark.11 tarafından 2000 yılında yapılan bir meta-analiz, talusun grade I, grade
II ve medial evre III osteokondral defektlerinin cerrahi olmayan tedavisinde
sadece % 45 başarı oranı göstermiştir. Ayrıca, eksizyon ve drillemenin sonuçları cerrahi olmayan tedaviye kıyasla
ümit vericiydi. Evre III ve daha yüksek lezyonlu hastaların % 88'inde mükemmel
sonuçlar elde etmek için eksizyon, küretaj ve dirilleme yapıldığını
bulmuşlardır (16 çalışma, 165 hasta). Ancak drilleme yapılmadan basit eksizyon
ve küretaj ile (9 çalışma, 111 hasta) başarı oranı % 78, eksizyon tek başına (5
çalışma, 63 hasta) başarı oranı% 38 idi.
Kemik iliği stimülasyonu olan veya olmayan, otolog
kondrosit implantasyonu, allogreft transplantasyonu ve osteokondral otogreft
transplantasyonu veya mozaikplastisi olmak üzere birçok cerrahi tedavi seçeneği
mevcuttur. Bu seçeneklerin bazılarındaki ilerlemelere rağmen, kemik iliği
stimülasyonuyla birlikte artroskopik debridman en etkili tedavilerden
biridir.13,14 Çapta 15 mm'yi geçmeyen primer lezyonlar için tercih edilen
tedavi şekli olarak kabul edilmektedir.11 Bir TOL'yi iyileştirmek için ilik
hücrelerinin salınımını stimüle etmek amacıyla birçok artroskopi yardımlı
teknikler tarif edilmiştir. Bu teknikler arasında abrazyon kondroplastisi,
küretaj, antegrad ve retrograd drilleme ve debridman ile mikrokırık uygulamalrı yer alır. Tüm bu
teknikler subkondral kemiğe nüfuz etmek ve debride edilmiş talar lezyonu kan ve sitokinlerle doldurarak
onarıcı fibrokartilaj oluşturmak için iyi bir iyileşme cevabına aracılık edecek
şekilde tasarlanmıştır. Bu bölümde talusun artroskopik debridmanı ve mikro
kırığı üzerinde durulacaktır.
Yöntem
Hazırlık / Hasta Konumlandırma
Ayak bileği artroskopisi
genel, bölgesel veya lokal anestezi ile yapılabilir. Cerrah tercihine bağlı
olarak hastanın pozisyonu da değişebilir.
Biz, ameliyat masasının en sona kadar büküldüğü (90 ° 'nin ötesinde),
diz ekleminin fleksiyonda sallanacak şekilde serbest kalmasını sağlayarak, iyi
yastıklı bir artroskopik bacak tutucusunda tutulan cerrahi uzuv ile hastanın
supin yerleştirilmesini tercih ediyoruzç Bu yerçekimi, bir asistan ya da
traksiyon cihazı ile distraksiyona izin verir. Uyluk veya baldıra turnike
uygulanır. Bir artroskopik pompa kullanılıyorsa, prosedür turnike altında
yapılmayabilir. Alternatif olarak, hasta bacakları uzatılmış olarak tamamen
sırtüstü yerleştirilebilir. Hafifçe bükülmüş uyluğun altında bir direnç yastığı
yerleştirilir ve eklemi distrakte eden bir askı aracılığıyla ayak bileğine dışarıdan
non invaziv traksiyon sistemi bağlanır. Son olarak, invazif distraksiyon, bir
tibial pin ve bir mekanik distraktör cihazı ile bir talar veya kalkaneal pin
ile kullanılabilir. Bununla birlikte, deriden çeken noninvaziv distraksiyon
teknikleri çok daha yaygındır. Tipik olarak, distraksiyon gerçekleştirme kararı
ameliyat sırasında yapılır ve eklemin gevşekliğine ve ele alınacak olan
patolojik dokunun konumuna bağlıdır. Yerçekimi tekniğini kullanarak, eğer daha
fazla çekiş gerekli ise, düğümlü bir
gazlı bez bandajına bağlı arka ayak etrafındaki distraksiyon kayışının
uygulanmasıyla kolayca yapılabilir. Distraksiyon gücü, cerrahın ayağından ya da
dışardan bir ağırlık ile kontrollü uygulanabilir. Teknikten bağımsız olarak, 90
dakikadan fazla bir süre için 156 ila 222 N kuvvet uygulanmamalıdır. Uzun
süreler boyunca aşırı güç kullanımı, yüzeyel peroneal sinirde can sıkıcı
parestezilere neden olabilir. Uzun prosedürlerde aralıklı gevşetme önerilir.
Ekipman
Hem kısa kaldıraç kolu olması hem
de eklemlere erişim kolaylığı nedeniyle 2.7 mm, 30 derecelik kısa bir artroskop
tercih edilir. Zor ayak bileği bölgelerini görebilmek için skopun 70°’lik ucu
da mevcut olmalıdır. Kullanılması gereken küçük eklemlere uygun artroskopik
aletler arasında küçük bir çengelli prob, bir dizi küçük eklem artroskopik
kavrayıcı, küçük ince boyunlu küretler (genellikle 4-0 veya 5-0 boy), küçük bir
ortak motorlu shaver sistemi (genellikle eklem büyüklüğüne, gevşekliğe ve
lezyonun erişilebilirliğine bağlı olarak 2,5 mm veya 3,2 mm tam çaplı shaver
makinesi ve bir dizi mikrokırık seti eğer mikrokırık seti mevcut değilse,
lezyonun antegrad delme işlemi 0,062 inçlik Kirschner teli (K-teli) ve bir
matkap kullanılarak gerçekleştirilebilir. Drilleme sırasında K-telinin
artroskopik olarak doğru yerleşmesini
sağlamak için bir mikro-kılavuz sistemi
gereklidir. Artroskopik bir pompa kullanılabilir, ancak komplikasyonları önlemek
için çok dikkatli olunmalıdır.
Cerrahi teknik
Ayak bileği artroskopisinin başarılı performansı
için yüzey ve intraartiküler anatominin anlaşılması önemlidir. Yüzeysel
anatomi, ayak bileğindeki güvenli portal yerleşimi için bir kılavuz görevi
görür. En fazla nörovasküler ve tendon yapıları risk altındadır. Eklem çizgisi,
dorsalis pedis arteri, büyük safen ven, anterior tibial tendon ve peroneus
tertius tendonunu içeren anatomik belirteçlerin işaretlenmesi önemlidir.
Yüzeyel peroneal sinir ve dallarına anterolateral portala yakınlığı nedeniyle
de önem gösterilmelidir. Yüzeyel peroneal sinir, fibula ucundan yaklaşık olarak
6,5 cm proksimalde, orta ve dorsal kutanöz dallara ayrılır.
Anteromedial, anterolateral ve
posterolateral portallar en sık kullanılanlardır çünkü bunlar nörovasküler
yapılardan uzak kalmak için en güvenli
bölgelerdir (Şekil 3).
Anteromedial portal, sadece
proksimalde anterior tibialis tendonun medialinden veya eklem hattının
proximalinden uygulanır. Bu medial malleolusun yaklaşık 5 mm proksimalindedir.
Bu portal ilk önce uygulanır, çünkü herhangi bir büyük nörovasküler yapıya
sahip olmayan bir bölgede yerleşmesi kolaydır. Bu portalın açılmasında büyük
safen ven ve sinir risk altındadır ve bunlar portalin 7 ila 9 mm medialinde uzanmaktadır.
Anterolateral portal, eklem
hattının seviyesinde peroneus tertius tendonunun hemen lateralinden açılır. En
çok yüzeyel peroneal sinirin dalları risk altındadır. Yüzeysel peroneal sinirin
orta dalı anterolateral portale yaklaşık 6 mm lateralde yer alır.
Ekstensor digitorum communis
tendonları arasında bir anterosantral portal tarif edilmiştir; bununla
birlikte, bu portalın kullanımı dorsalis pedis arter ve derin peroneal sinirin
son derece yakın olması nedeniyle önerilmez.
Fibula distal ucuna yaklaşık 1
cm proksimalde, aşil tendonu yanından lateral bir posterolateral portal
oluşturulabilir. Bu portal, anteromedial portaldan posterior olarak görünen
doğrudan görüntüleme altında uygulanabilir. Bu portalın kurulmasında daha az
safen ven ve sural sinir riski vardır. Bu iki yapı, ayak bileği ekleminin
posterolateral yönü boyunca birbirine paralel uzanır.
Eklem tendonunun ortasından
eklem hattının seviyesinde bir posterosantral veya transaşil portalı uygulanabilir.
Bu portal hem sınırlı hareketlilik hem de tendonla ilişkili morbidite nedeniyle
önerilmez. Posteromedial portal genellikle posterior tibial arter ve sinirin
yakınlığı nedeniyle kontrendikedir.
Portal yerleştirmeden önce,
ayak bileği eklemi, 18 ila 20 gauge iğne ile anterior tibialis tendonuna medial
olarak enjekte edilen 20 ila 30 ml Ringerlaktat solüsyonu ile şişirilmelidir.
Prosedür sırasında kanamayı sınırlamak için solüsyona epinefrin (1: 200,000)
eklenebilir. Bu enjeksiyon anteromedial portalın tam yerini belirlemenize
yardımcı olur. Nörovasküler yapıların hasar görmesini önlemek için, portallar için
kesiler dikey olarak ve sadece deri ile yapılmalıdır. Bir 11 numaralı bistüri
kullanarak, deri insizyonunu yüzeysel tutmak için bistüri üzerinde hareket
ettirilir Daha derin katmanlar, ayak bileği kapsülü içine bir hemostat ile açık
bir şekilde yayılır. Ayak bileği eklemi daha sonra artroskopik kanül yoluyla
künt bir prob ile nüfuz edilir. Prob yerleştirilmesi en iyi eklem kıkırdağının
hasarını en aza indirmek için traksiyon altında yapılır. Ek olarak, ayak
bileği, plantar fleksiyonda olmalı ve
mortiste talusun en dar kısmını getirerek, travma yaratmadan probun
yerleştirilmesi için ek alana izin vermelidir. Probun, künt olsa da, hala
kıkırdak bozulmasına neden olabileceğini hatırlamak önemlidir. Künt prob daha
sonra kanülden çıkarılır. Eklem kanül yerleştirilmeden önce şişirildiyse, probu
çıkarıldığında laktik Ringer solüsyonunun kanülden geri geldiği görülür, bu da
eklem kapsülünün içine uygun şekilde yerleştirildiğini doğrular. Eklem içine
sokulan skop ile anterolateral portal daha sonra 25-gauge iğne ile doğrudan görüntüleme
altında açılabilir. Genellikle ayak bileği ekleminin seviyesinde peroneus
tertiusun lateralinde bulunur. Bu portal bazen nörovasküler yapıların ve
tendonların tanımlanmasına yardımcı olmak için cildin artroskop ile
transiluminasyonu yoluyla daha kolay belirlenebilir.
İlk önce standart bir
diyagnostik artroskopik muayene yapılır. Öncelikle anteromedial portaldan ve
daha sonra anterolateral ve posterolateral portallardan yapılır. “ön-sekiz
nokta” ve “arka-yedi nokta” artroskopik muayenesi, ayak bileğinin tüm
alanlarının ayrıntılı ve sistematik bir değerlendirmesini sağlar (Şekil 4). Bu,
ayak bileğinin tüm bölgelerinin dikkatlice kontrol edildiğini ve herhangi bir
eklem içi lezyonun ilgili bölgelerinde tanımlanmasını garanti eder. Osteokondral
lezyon genellikle karşı taraftaki portaldan en iyi şekilde görülür (yani
lateral portaldan medial lezyonlar ve medial portaldan lateral lezyonlar) ve
videoda gösterildiği gibi aynı taraftaki portalda çalışılmıştır. Cerrah, Elias
ve ark.3 tarafından tanımlanan dokuz bölgeli lokalizasyon sistemini kullanarak
ameliyat öncesi lezyonun tam yerini bilmelidir (Şekil 5). Lezyon belirlendikten
sonra lezyonun sınırı bir probla oluşturulur (Şekil 6). Normal eklem kıkırdağı
sağlamdır ve probla kolayca delinmez. Dejeneratif ve stabil olmayan kıkırdak kırılgandır
ve altta yatan lezyondan kolayca penetre edilir, kaldırılır ve tabakalarına
ayrılır. Bir grade III lezyonu görünüşte sağlam bir kıkırdak başlığına sahip
olabilir, ancak stabil olmayan kemik parçası kolayca farkedilebilir, bu da
probla kolayca nüfuz edebilir. Sabit olmayan kıkırdak flep ve fragmanları
debride edilir. Bu, mini prob, küret ve motorlu bir shaver makinesinin bir
kombinasyonu kullanılarak gerçekleştirilir. Eklem kıkırdağı palpasyonda yumuşak
olduğunda veya fibrilize veya dejenere olduğunda, stabil görünmesine rağmen
eksizyon yapılması önerilir. Subkondral fragmanın eksizyonu ve lezyonun
yüzeyinin küretajı debris, fibröz doku ve cansız kıkırdağı gidermek için
yapılır. Lezyonun tabanındaki kemik yumuşak ve kanlanması bozulmuş olabilir
(özellikle fincan şeklinde medial lezyonlarda) ve bunun stabil bir sağlıklı
kemik tabanına ulaştırılması gerekir. Sağlam bir kıkırdak sağlam bir çatı ve
sabit bir kemik tabanı elde edildikten sonra (Şekil 7), açığa çıkan lezyon
üzerinde bir kemik iliği stimülasyon tekniği gerçekleştirilebilir. Altta yatan
subkondral kemikte bir mikrokırık ucu, bir matkap veya bir artroskopik shaver makinesi
kullanılarak vasküler erişim kanalları oluşturulur. Bu, kemik iliği öğelerinin yaralanma
bölgesine göç etmesine ve lezyonu örtmek için fibrokartilaj üretmesine izin
verir. Mikrokırık yöntemleriyle kemik iliği stimülasyonu (Şekil 8) son
zamanlarda popülerlik kazanmıştır. Ayak bileğinde bu yaklaşımın avantajlarından
biri, antegrad drilleme teknikleri sırasında sıklıkla penetre edilen eklemin
tibial plafond tarafının etkilenmemiş kıkırdağından kaçınmasıdır. Ayak
bileğinde kullanılmak üzere anatomik olarak şekillendirilmiş mikrokırık uç
takımları ticari olarak temin edilebilir. Tipik olarak 40 °, 60 ° veya 90 ° 'de
açılandırılmış bir mikrokırık ucu, portallardan birinden sokulur. Daha sonra,
lezyon tabanındaki subkondral plağı 3 mm derinliğe kadar delecek şekilde
delinir (bu derinlik, yerleştirme sırasında gömülmesi gereken altın renkli çizgiyle
görülür). Yaklaşık 3 mm'lik aralıklarla, çok sayıda delikler oluşturulmalıdır,
bu sayı lezyonun büyüklüğüne bağlıdır. Turnike daha sonra serbest bırakılır ve
pompa sağlıklı kemik iliği (yağ damlacıkları olarak görülür) ve altta yatan
kemikten kanama elde edildiğine emin olmak için kapatılır (Şekil 9). Alternatif
olarak, bir TOL'nin antegrad delme işlemi, transmalleolar teknik kullanılarak
0.062-in K-teli ile gerçekleştirilir. Ön çapraz bağ rekonstrüksiyonu sırasında
kullanılana benzer bir artroskopik hedefleme kılavuzu kullanılır ve kılavuz
topunun matkap deliğinin planlandığı lezyon içindeki konuma yerleştirilmesi
sağlanır. K-teli, malleolun ucuna yaklaşık 3 cm proksimalden sokulur ve
artroskopik görüntüleme altında lezyona yönlendirilir. Tel lezyon içine delinir
ve daha sonra tibianın distal ucunda eklem yüzeyine geri çekilir. Drilleme,
plantar fleksiyon açısını veya ayak bileği ekleminin dorsifleksiyonunu hafifçe
değiştirdikten sonra birkaç noktada daha tekrarlanır. Drillemeye, kemik
iliğinden sağlıklı kanama sağlanana kadar devam edilir. Ardından K telinin
takılma açısı değiştirilir ve tüm lezyona müdahale edilinceye kadar aynı
prosedür tekrarlanır.
TOL'lerin önemli bir kısmı,
altta yatan bir kemik defekti veya kisti (evre V lezyonu) ile birleşen kıkırdağın
sağlam bir kubbesine sahiptir. Sağlam kıkırdağa rağmen, bu lezyonlar sıklıkla
semptomatiktir. Kıkırdağı korumak için bu tip bir lezyonun retrograd drillemeyi
1999 yılında Taranow ve arkadaşları14 tarafından önerilmiştir (Şekil 10). Bu
teknik, anteromedial portaldan küçük eklemli bir matkap kılavuzu TOL'nin
merkezine yerleştirilerek uygulanır. Matkap kılavuzu, talusun boyunu ve
gövdesinin birleşme noktasında sinüs tarsi'nin lateral yönüne perkütan olarak
kılavuz tel yerleştirilmesine izin verecek şekilde konumlandırılmıştır. Kılavuz
telin ucu daha sonra TOL'nin merkezine uzanacak şekilde ilerletilir. Talar
kubbenin subkondral plakasına nüfuz etmemelidir. Lezyonun büyüklüğüne bağlı
olarak 3.5 veya 4.5 mm kanüllü matkap seti kullanılır. Matkap ve kılavuz tel
çıkarıldıktan sonra, lezyon matkap deliğinden kürete edilir. Elde edilen kemik
defekti daha sonra tipik olarak kalkaneustan elde edilen otolog kemik grefti
ile doldurulur. Bu işlem sırasında subkondral plak girişinin delinmesini
önlemek için büyük özen gösterilmesi önemlidir. Tüm yaralar 4-0 emilmeyen bir
naylon sütür ile kapatılır ve sıkıştırıcı bir pansuman uygulanır. Hasta hemen
bir kırık botuna yerleştirilir. Postoperatif ağrı ve gerginlik kontrolü için soğuk terapi sistemi
kullanılabilir.
Komplikasyonlar
Nörovasküler
yapılarda yaralanma, alet kırılması, eklem yüzey hasarı, nöroma oluşumu,
enfeksiyon ve refleks sempatik distrofi dahil olmak üzere birçok komplikasyon
tanımlanmıştır. Yüzeyel peroneal sinir en yüksek risk altındadır ve bu sinirin
yaralanması anterolateral portal ile ilişkilidir. Bugüne kadarki en büyük
seride Ferkel ve ark.15 % 9'luk bir komplikasyon oranı bulmuşlardır. Nörolojik
komplikasyonlar en sık (% 49)görülmüştür, en çok zarar gören sinirler ise
yüzeyel peroneal sinir (% 56), sural sinir (% 22) ve safen sinir (% 18) idi.
Altı hastada yüzeyel yara enfeksiyonu meydana geldi; enfeksiyonların portalın
açılması, kullanılan kanül tipi ve erken mobilizasyon ile ilişkili olduğu
görülmüştür. Sadece iki hastada derin yara enfeksiyonu gelişti ve her iki
olguda da preoperatif antibiyotik tedavisinin olmaması ile korele idi. Cildin
incelmesi ve ayak bileği eklemi etrafındaki deri altı dokuların olmaması
postoperatif şişliği yaygınlaştırır. Bu genellikle ayağı yükseltme, sargı ve
buz uygulamasına iyi cevap verir. Ayak bileği artroskopisi ile ilişkili olarak
kompartman sendromu bildirilmemiştir; Bununla birlikte, hastalar aşırı ağrı
için uygun şekilde izlenmelidir.
Ameliyat sonrası bakım
Hastalar 6 haftalık bir süre
için yük vermeden kırık botu kullanır.
Hareket açıklığı egzersizleri için botu rahat olduğu anda çıkarmasına
izin verilir. Postoperatif 6. haftada, hastalar kırık botunda tam yük
vermeye geçerken, botun dışından agresif
fizik tedavi başlanır. Takip eden 6 hafta boyunca kademeli olarak botun
çıkarılmasına izin verilir.
İnciler
• Portal yerleştirme, prosedürün en önemli parçasıdır. Kötü yerleştirilmiş
insizyonlar eklemlere erişimi sınırlandırır ve nörovasküler veya tendon
yaralanması riskini artırır. Tüm bölgesel işaretler eklem şişirilmeden önce tanımlanmalıdır, çünkü bu noktalar şişme
sonrası kaybolabilir.
• Portal yerleştirilmeden önce eklemin büyük bir şırınga ve 25
ila 30 ml salin ile doldurulması, eklemin “şişirilmesine” ve ekipmanın girişini
kolaylaştırmasına izin verecektir.
• Bazı durumlarda, eklem içinde yeterli derecede manevra yapmak için
hipertrofik sinovyum veya yapışık kapsülün debridmanı gerekebilir.
• İnvazif veya invaziv olmayan distraksiyon cihazları kullanmak, ayak
bileği ekleminin farklı alanlarına erişimi arttırabilir, ancak tek başına
yerçekimi genellikle yeterlidir. Ek traksiyon sistemlerinin kullanılması, bu
prosedürle ilişkili komplikasyon oranını artırabilir.
• İki-portal tekniğini kullanırken, cerrahın OTL'nin kendisini ele almadan
önce ve sonra eklemi tamamen değerlendirmek için kamerayı portallar arasında
değiştirmesi gerekebilir.
• Kıkırdak iyileşmesine dayanan kemik iliği stimülasyon teknikleri için,
postoperatif dönemde erken hareket açıklığı olan ağır olmayan yük verme,
cerrahi başarı için hayati önem taşımaktadır.
Şekil 1. Coronal
(A) and Sagittal (B) CT taramaları talusun III. evre osteokondral lezyonunu
göstermektedir.
Şekil 2 Resimler talusun
osteokondral lezyonları için kıdemli yazarın (S.M.R.) derecelendirme sistemini
göstermektedir (medial lezyonlar olarak gösterilmiştir). Açıklamalar için metne
bakınız.
Video 74.1 Talusun Osteokondral Lezyonlarının Artroskopik Tedavisi. Steven
M. Raikin, MD; Nicholas Slenker, MD (10 dk.)
Şekil 3 Çizimler, ayak bileği artroskopisi için portal yerleşimini
göstermektedir. A. Anteromedial, anterolateral ve anterosantral portalların
yeri. B, posteromedial, transaşil ve posterolateral portalların yeri. (Stetson
WB'den uyarlanmış, Ferkel RD: Ayak bileği artroskopisi: I. Teknik ve
komplikasyonlar. J Am Acad Orthop Surg 1996; 4: 17-23.)
Şekil 4 Ilustrasyon sekiz noktalı anterior (sol) ve yedi noktalı posterior
(sağ) artroskopik muayeneyi göstermektedir. (Stetson WB'den uyarlanmış, Ferkel
RD: Ayak bileği artroskopisi I: Teknik ve komplikasyonlar. J Am Acad Orthop Surg
1996; 4: 17-23.)
Şekil 5 Şekil talar kubbede dokuz
bölgeli konumlandırma ızgarasını göstermektedir
Şekil6 Artroskopik görünüm, lateral portaldan görüldüğü gibi talusun (ok)
medyal osteokondral lezyonunun stabil olmayan bir kıkırdak fleks olduğunu göstermektedir.
Şekil 7 Debridmanı takiben talusun artroskopik görüntüsü, lezyonun yuvarlak
bir kıkırdaklı kenar ile stabil bir tabana sahip olduğunu göstermektedir.
Şekil 8 .Talusun artroskopik görünümü lezyonun tabanına yerleştirilen 40 °
mikrokırık ucunu göstermektedir. Altın uç 3 mm ölçer ve çekiçle çarpılarak
gömülmelidir.
Şekil 9 Turnike serbest bırakıldıktan ve mikrokırık ucu çıkarıldıktan sonra
talusun artroskopik görünümü. Kanama iki giriş deliğinden görülebilir.
Şekil 10 Resimler , matkap kılavuzu yerleştirme (A) ve kemik greftleme (B)
ile retrograd delmeyi göstermektedir