Rüptüre Olmamış Dev Sinüs Valsalva Anevrizması Olgusu.


Creative Commons License

Astarcıoğlu M. A., Demir M., Şen T.

38. ULUSAL KARDİYOLOJİ KONGRESİ, Antalya, Turkey, 10 - 13 November 2022, pp.142, (Summary Text)

  • Publication Type: Conference Paper / Summary Text
  • City: Antalya
  • Country: Turkey
  • Page Numbers: pp.142
  • Kütahya Health Sciences University Affiliated: Yes

Abstract


Aort kapak anulusu ile sinotubüler bileşke arasında yer alan sinüs valsalvaların asıl işlevi, aort kapağı açıldığında sistol sırasında koroner arter ostiumunun tıkanmasını önlemektir. Sinus valsalva anevrizmaları ise sıklıkla aortik media ile anulus fibrozisinin birleşim bölgesinde elastik laminanın zayıflığı sonucu olarak ortaya çıkar rüptüre olmaları halinde ölümcül komplikasyonlara yol açabilir.
Biz vakamızda olağandışı dev boyutlarda sinüs valsalva anevrizması olgusunu sunduk. 59 yaşında, kardiyak öyküsü olmayan erkek hasta, ilçe hastanesine akut göğüs ağrısı ile başvurmuştur. Elektrokardiyografisinde sağ dal bloğu morfolojisi mevcuttu ancak ST değişikliği yoktu. Laboratuvar incelemesinde kardiyak belirteçlerde troponin I değeri 115 ng/mL olarak hafif yükselme saptandı ve akut koroner sendrom ön tanısı ile sevk edilen hasta koroner yoğun bakım ünitemize yatırıldı. Yapılan ekokardiyografisinde ejeksiyon fraksiyonu %65 olarak izlendi, segmenter duvar hareket bozukluğu izlenmedi. Sağ boşluklar normal izlendi fakat 48x58 mm boyutlarında dev sağ sinüs Valsalva anevrizması saptandı. Total sinüs Valsalva boyutu 7.8 cm çapındaydı (Video 1-2-3). Ardından koroner anjiyografi yapıldı. Koroner arterleri normaldi ancak dev sağ sinüs Valsalva anevrizması saptandı (Video 4-5-6). Kontrastlı toraks tomografi ile dev sağ sinüs valsalva anevrizması gösterildi. Kalp cerrahisi ekibi ile konsülte edildi ve operasyon planlandı. Ancak hasta operasyonu kabul etmedi ve kendi isteği ile metoprolol ve ramipril tedavisi ile taburcu edildi.
Bu vakada sinüs valsalva anevrizmalarının uzun süre asemptomatik ilerleyebildiklerini, ayrıca göğüs ağrısının etyolojik sebepleri arasında da değerlendirilebileceğini vurguladık.