in: Güncel Endodonti Çalışmaları VII, Oğuz Yoldaş, Editor, Akademisyen Yayınevi Kitabevi, Ankara, pp.1-25, 2025
Kök rezorpsiyonu, odontoklastik aktivite nedeniyle diş sert dokularının kaybı
olarak tanımlanmaktadır(1). Primer dentisyonda rezorpsiyon fizyolojik bir süreç
olarak kabul edilir ve süt dişlerinin eksfoliasyonuna yardımcı olur. Ancak daimi
dentisyonda görülen rezorpsiyon patolojiktir ve istenmeyen bir durumdur(2).
Rezorpsiyon sürecinin başlaması için gerekli olanlar; dokudaki doğal bariyerin
yıkılması, sürekli bir stimülasyon ve klastik hücreler için canlı bir kan kaynağı
olarak sıralanabilir. Dış doğal bariyerler periodontal ligament (PDL) ve sement
iken iç doğal bariyerler odontoblastlar ve predentindir. Bu bariyerler klastik
hücrelerin sementum ve dentinin mineralize olmamış matriksine tutunmasını ve
rezorbe olmasını önler. Rezorpsiyon için uyarıcı faktörler kök kanal sisteminde
bakteri varlığı, travmatik yaralanmalardan sonra PDL’nin nekrozu, gelişimsel
kusurlar, komşu gömülü diş, komşu kist veya tümör benzeri patolojiler olabilir
(3).
Kök rezorpsiyonu genellikle asemptomatiktir; bu nedenle radyografik
inceleme ile tesadüfen ortaya çıkar. İlerleyen rezorpsiyon vakalarında ağrı,
renklenme ve mobilite gibi klinik bulgular gözlenebilir. Kök rezorpsiyonuna
yol açan nedenlerin ve risk faktörlerinin bilinmesi ve gerekli durumlarda
düzenli radyografik kontrollerin yapılması, rezorpsiyonun erken evrede teşhis
edilmesini ve ilerlemesinin önlenmesini mümkün kılar(4). Kök rezorpsiyonunun
etiyolojisi hakkında birçok görüş bulunmaktadır. Dental travma, periodontal
tedavi, ortodontik tedavi, intrakoronal beyazlatma, dentoalveolar cerrahi kök
rezorpsiyonunu en sık uyaran faktörler arasında yer almaktadır(5).
Kök rezorpsiyonu başlangıç, rezorpsiyon ve onarım olmak üzere üç aşamada
gerçekleşir(6). Rezorpsiyon, kendi kendini sınırlayabilir ve klinik olarak fark
edilmeyebilir. Ancak rezorptif süreç, örneğin enfeksiyon veya basınç nedeniyle
ilerlediğinde diş sert dokularında kayıp meydana gelebilmektedir. Kök
rezorpsiyonu uygun bir şekilde teşhis ve tedavi edilmediğinde diş sert dokularında
kayıp ilerlemekte ve bu durum dişin çekimi ile sonuçlanabilmektedir(7).