TUSYAD 10. Bahar Toplantısı, İstanbul, Turkey, 20 - 21 May 2022, pp.35-36
Amaç: ACL rekonstrüksiyonu sonrası görülen septik artrit nadir görülmesine rağmen görüldüğü takdirde yıkıcı bir komplikasyondur.
(1-3) Sıklıkla otogreft alımı esnasında olduğu düşünülmektedir.(3) Profilatik intravenöz antibiyotik kullanımı tendonların zayıf vasküleritesi
nedeniyle etkisiz olmaktadır.(4) Otogreftlerin antibiyotik solüsyonlarında bekletilmesinin enfeksiyon oranını azalttığı bildirilmiş olsa da
biyomekanik etkileri üzerindeki değişiklikler detaylı incelenmemiştir.
Bu çalışmanın amacı, yumuşak doku ve kemik-tendon greftlerinin farklı solüsyonlarda bekletilmesi sonrası greftlerin biyomekanik özelliklerine etkisini araştırmaktır.
Yöntem: Wistar albino ratlardan 20 Aşil tendonu (kas-tendinöz bileşkeden inserti’suna kadar tüm tendon dahil olacak şekilde) ve 20
patellar tendon grefti (hem patellar hem de tibial kemik tıkaçları dahil) toplandı. 20 Aşil tendonu ve 20 patellar tendon grefti dört gruba
ayrıldı ve tüm örnekler fizyolojik serum, rifampisin (600 mg/L), povidon iyot %10 ve vankomisin (5 mg/mL) solüsyonlarında 30 dakika
bekletildi. Her bir tendonun uzunluğu, yüzey alanı ve kesit alanı ölçüldü. Biyomekanik çekme testi uygulandı. İki metal klemp ile tendon
dokuları sabitlendi ve tendonlar kopana kadar 10 mm/s sabit hızda gerilim uygulandı. Tendonun kopması için gereken kuvvet (maksimum
tensil kuvvet) belirlendi.
Bulgular: Aynı tip greftler için uygulanan farklı solüsyonlar arasındaki maksimum tensil kuvvet ve uzama parametrelerinde anlamlı bir
fark gözlenmedi (p: 0.133). Tüm numuneler incelendiğinde maksimum tensil kuvvet gerilimi değerleri yumuşak doku (ortalama 32N/
mm2) ve kemik-tendon greftleri (ortalama 60,7 N/mm2) arasında önemli derecede farklıydı (p<0.001).
Sonuç: Çalışmamızın sonuçları incelendiğinde yumuşak doku ve kemik-tendon greftlerinin enfeksiyonu önlemek için kullandığımız fizyolojik serum, rifampisin, povidon iyot veya vankomisin solüsyonları içinde bekletilmesinin, greftin biyomekanik özelliklerini değiştirmediğini gördük. Literatürde enfeksiyonu önlemeleri açısından karşılaştırılan bu sölüsyonların biyomekanik özellikleri arasında bir karşılaştırma yapılmamıştır. Kullandığımız yöntem, sonuç ve yorumların ortopedi ve travmatoloji alanında yapılacak preklinik ve klinik çalışmalar
için aydınlatıcı olacağına inanmaktayız.