in: TEMEL ORTOPEDİ İŞLEMLERİ ATLASI, HASAN TATARİ, Editor, EMA TIP KİTABEVİ YAYINCILIK, İstanbul, pp.211-218, 2019
Hasta
Seçimi
Radius başı kırıkları
Mason sınıflamasına göre üç tipe ayrılabilir (Şekil 1). Çok az deplase olmuş
veya deplase olmamış kırıklar olan tip I kırıklarda dirsek hareketinde mekanik
bir engel bulunmaz. Bu tip kırıkların uygun tedavi yöntemi hasta rahatını
sağlamak için birkaç gün omuz-kol askısı sonrası erken hareket başlanmasıdır. Erken
dirsek hareketinin başlanabilmesi amacıyla eklemde biriken kanın boşaltılması
ve lokal anestezik madde uygulanması ağrıyı azaltacaktır. Bu hastalar sıklıkla
şiş bir dirsek (hemartroz) ve ağrı ile başvururlar. Bu hemartroz ve ağrı
nedeniyle de dirsek hareketleri sırasında takılmanın değerlendirilmesi oldukça
zor olabilir. Bu nedenle eklemin aspirasyonu ve lokal analjezik uygulanması akılcı
bir yöntemdir. Eklem ponksiyonu köşeleri dış epikondil, olekranon ucu ve radius
başı tarafından oluşturulan üçgenin tam ortasında bulunan “yumuşak noktadan”
yapılabilir. Radiokapitellar eklemin hemen önü ve distalinde yer alan
anterolateral artroskopi portali de kullanılabilecek diğer bir ponksiyon
noktasıdır. Eklemde biriken kan 19-gauge’luk bir iğne ile boşaltıldıktan sonra
şırınga değiştirilerek %1 lidokain veya başka bir lokal anestezik
uygulanabilir. Bunu takiben hasta genellikle kendini çok daha rahat hisseder ve
hekim eklem hareketinde takılma yaratan bir kemik engeli değerlendirebilir.
Mason
tip II kırıklar 2 mm’den daha fazla deplasman görülen ve radius başının üçte
birinden fazlasının içeren kırıklardır. Mason tip III kırıklar ise cerrahi
öncesi radyografilerine göre tamiri mümkün görünmeyen, ayrışmış, çok parçalı
kırıklardır.
Radius
başı kırıklarının tedavi yöntemleri hareketi engelleyen tek bir kemik engel
mevcut ise bu parçanın çıkarılması; açık redüksiyon ve içeriden fiksasyon
(ARIF); radius başı eksizyonu; veya artroplastisidir.
Parça
çıkarılması dirsek stabilitesini tehlikeye atmamaya özen gösterek; radius
başının %25’inden daha azını içeren; fiksasyon yapılamayacak kadar küçük,
osteoporotik veya parçalanmış; ve proksimal radioulnar eklemi içermeyen
parçalar için düşünülebilecek bir tedavi yöntemidir.
Radius
başının ARIF uygulamalarında vidalar veya plak üzerinden atılan vidalar
kullanılabilir. Fiksasyon materyalleri proksimal radioulnar eklemle temas
etmeyecek biçimde güvenli bölgeye (önkol nötral pozisyondayken radius başı ve
boynunun lateral bölgesine) yerleştirilmelidir. Bu bölge aynı zamanda radius
distalinde bulunan Lister çıkıntısı ve radial stiloidin proksimal radiusdaki
izdüşümüne denk gelmektedir. 1-3
Cerrahi
öncesi radyografilerine bakıldığında ayrışmanın ve parçalanmanın miktarı göz
önüne alınarak tamiri mümkün görünmeyen tip III kırıkların tedavisinde yerine
koyma artroplastisi veya parça çıkarılması düşünülebilir. Ancak instabilite
durumlarında parça çıkarılmasından kaçınılmalıdır. Bunun yanı sıra,
Essex-Lopresti yaralanmaları gibi önkolun uzunlamasına instabilitelerinde de
parça çıkarılması uygulanmamalıdır.
Cerrahi Öncesi Görüntüleme
Cerrahi
öncesi görüntüleme dirseğin üç radyografik görüntüsünü içermelidir. (Şekil 2).
Eşlik eden bir çıkık varlığında redüksiyon öncesi ve sonrası görüntüler
alınmalıdır. Başka komplike kemik yaralanmaları varlığında veya şüphesinde BT
taramaları ve üç boyutlu rekonstrüksiyonları elde edilebilir. Radiografik
görüntüler başka kemik yaralanmaları, instabiliteyi işaret edebilecek eklem
subluksasyonları, kırık parçalarının sayısı ve büyüklükleri ve eşlik eden
osteopeni açısından dikkatle incelenmelidir.
Cerrahi Prosedür
Oda yerleşimi/ Hasta
pozisyonu
Hasta sırtüstü
pozisyonda bir kol masası desteğinde veya kolu göğsünün üzerinde olacak biçimde
pozisyonlandırılır. Cerrahi sahayı daha rahat görebilmek amacıyla turnike
kullanılır. Cerrahi sırasında görüntüler elde edebilmek için bir skopi cihazı
bulundurulması yardımcı olacaktır.
Genel ya da rejyonel
anestezi tercih edilebilmesine karşın; genel anestezi uygulaması cerrahi
sırasında hasta konforunu arttırmasının yanında cerrahi sonrasında nörovasküler
durumun hemen değerlendirilebilmesine de olanak tanır.
Eğer eşlik eden
yaralanmalar mevcut ise; olekranon ucunun bir tarafından başlayıp, medial ve
lateral taraflara ulaşabilmeyi sağlayacak tam kalınlıkta flepler oluşturarak;
tek bir posterior insizyonla yaklaşım da düşünülebilir. Ancak bu yaklaşım
sonrası seroma oluşumu gibi bazı yara komplikasyonları gelişebilir ve daha
büyük bir insizyona ihtiyaç duyulur. Genellikle lateral yaklaşım tercih
edilmekle beraber, gereğinde ayrı bir medial insziyonla medial taraflı
patolojilere ulaşılabilir.
Özel gereçler/ Ekipman/ Implantlar
Radius başı kırığına
yönelik ARIF planı ile girilen tüm vakalarda; fiksasyonun mümkün olmaması veya
başarısız olması durumuna karşı önceden tedbir alarak radius başı replasman
setlerinin de hastanede bulundurulması gereklidir. Radius başı fiksasyonu
amacına uygun üretilmiş vidalar, başsız vidalar ve plaklar gibi bir takım
implantlar mevcuttur. Plaklı osteosentez uygulaması planlanan durumlarda, hasta
ile konuşarak cerrahi sonrası dirsekte sertlik gelişebileceği ve yeterli kemik
iyileşmesi sonrasında plak çıkarılması ve/veya dirsek manipülasyonları amacıyla
ikinci bir cerrahi gerekebileceği açıkça izah edilmelidir. Kalıcı implantların
yerleştirilmesinden önce Kirschner telleri (K-teli) ile geçici fiksasyon uygulanması
cerrahiyi kolaylaştırır. Yan bağların tamiri gerektiği durumlarda da dikişli
ankorlar kullanılabilir.
Cerrahi Teknik
Ulaşılacak patolojiye
göre tek bir posterior insizyon veya ayrı bir lateral insizyonla yaklaşım
uygulanabilir. Genelde lateral epikondil üzerinden başlayan ve distalde
uzunlamasına radius başına uzanan lateral bir insizyon tercih edilir. Tam
kalınlıklı cilt flepleri oluşturularak patolojinin yerleşimine göre derin
diseksiyona devam edilir. Radius başı kırığının yanı sıra bir çıkık veya terrible
triad yaralanmalarında olduğu gibi bir koronoid kırığı sonucu dirseğin
ligamentöz instabilitesi varlığında; lateral ulnar yan bağın (LUYB) da yırtığı
saptanabilir. LUYB yırtıkları radius başına rahatça yaklaşılmasını sağlayan ve
aynı zamanda bağın da buradan tamir edilebileceği geniş bir alan yaratır. Bu
gibi durumlarda yaralanma sıklıkla humerus epikondilinden avulsiyon şeklindedir
ve parmakla diseksiyon yapılarak ankoneus kası ve ekstensör karpi ulnaris
tendonu arasında, klasik Kocher aralığında bulunan defekt ortaya konabilir
(Şekil 3). Böylece hem radius başı hem de daha sonra tamir edilen LUYB ortaya
konabilir. Öte yandan bağ yaralanmasının eşlik etmediği durumlarda, radius
başına yaklaşım ekstensör digitorum komunisi tendinöz başlangıç kısmından split
ayırarak sağlanabilir (Şekil 4). Bu yaklaşım radius başına radius orta
çizgisinin altında diseksiyon yapmadan ve bu bölgede daha posteriorda yer alan
LUYB’ ı riske atmadan ulaşmayı sağlar. Bu aralığın bistüri veya koterle
insizyonu sırasında özellikle distale ilerlerken ön kol pronasyona alınarak
posterior interosseöz sinir cerrahi sahadan uzaklaştırılmalıdır. Sonrasında artrotomi
yapılarak radius başı ve boynuna ulaşılır. Posterior interosseöz sinir bu
bölgede yer alır ve konumu hastanın yapısı ve önkolun pronosupinasyon durumuna
göre radiokapitellar eklemin 2,2 ile 5,2 cm distali arasında değişkenlik
gösterir. 4,5
Radius başı ve kırığın
ortaya konması sonrası tedavide ARIF, eksizyon veya radius başı replasmanı
seçeneklerinden hangisinin daha uygun olduğu kararı verilir. Geçici tespit için
K-telleri kullanıldıktan sonra başsız vidalar veya plaklar uygulanabilir. Eğer
mümkünse sadece vidayla, plak kullanımından kaçınılarak yapılacak bir tespit ameliyat
sonrası daha rahat harekete izin vereceğinden tercih edilmelidir; 6 ancak
tespitin sağlamlığından da emin olunmalıdır (Şekil 5). Bunun yanında tespit
edilmesi mümkün olabilecek bazı radius başı kırıklarında bile replasmanı
düşünmek daha uygun olabilir. Yakın zamanlı bir çalışmanın sonuçları tip III ve
bazı tip II kırıkların fiksasyonu sonrası yüksek başarısızlık oranları
bildirmiştir. Yazarlar radius başı kırıklarında tespit seçeneğinin sadece çok
az parçalanması olan ve üç veya daha az parçadan oluşan kırıklara sınırlı
kalması gerektiğini ve özellikle dirsek kırıklı-çıkıklarında kaçınılması
gerektiğini öne sürmüşlerdir.7
Tespitin mümkün olmadığı
veya başarılamadığı durumlarda cerrah radius başının çıkarılması veya
replasmanı seçeneklerinden birini düşünmelidir. Radius başı replasmanı için
kullanılabilecek geniş bir implant yelpazesi mevcuttur. Bunlar gevşek bir yer
kaplayıcı (spacer) görevi görmesi için kasıtlı olarak gevşek tasarlanmış düz
saplı implantlar; radius başına çimentolu veya press-fit şekilde oturan anatomik
başlı implantlar veya radius boynu ve gövdesine yerleştirilen hareketli bir
baş-boyun eklemine sahip bipolar tipte implantlar olabilir8 (Şekil
6). Bu implantların avantajları hakkında çok az bilgi mevcuttur ve cerrah her bir
hastaya en uygun olduğunu düşündüğü seçeneği tercih etmelidir.
Her halükârda, radius
başının replasmanı için, eklemi "aşırı doldurmamak" en önemli
noktadır. Doğru boyu seçmek zordur; yine de çıkarılan radius başı ve parçacıkları
masaya alınarak birbirine monte edilmesi, yerleştirilecek olan implantın çapı
ve kalınlığı için rehber olarak kullanılabilir. Birçok sistemde bir miktar
modülarite ve buna imkân sağlayacak boyut çeşitliliği bulunmaktadır.
Radius başı protezinin
çanak kısmının derinliği, hastanın çıkarılan radius başı eklem yüzeyinin iç
çanağıyla yaklaşık aynı boyutta olmalıdır. Genellikle; radiokapitellar eklem
artrozu ve dirsek eklemi gezinim bozukluğuna yol açabilecek şekilde gerekenden
daha büyük bir radius başı yerleştirilerek eklemin aşırı doldurulması yönünde
bir eğilim vardır. Bu durum özellikle bağ dengesizliği olan hastalarda sorun
oluşturur ve instabiliteyi arttırabilir.
Genel olarak, radius
başı protezi proksimal radioulnar ekleme 2 mm mesafede yerleşir. Ameliyathanede
alınacak floroskopi görüntüleriyle cerrah eklemin medial ya da lateral
tarafında, karşı tarafta daralmaya yol açabilecek bir asimetrik genişlemeyi
değerlendirerek implantın çok büyük veya çok küçük olduğuna karar verebilir.
Implantın aşırı büyük konduğu durumlarda eklemin medial tarafı daralır ve nehir
ağzı (delta) bulgusu izlenebilir. Ancak radyografik parametrelerin duyarlılığı
nispeten düşüktür ve 6 mm’ye kadar bir aşırı doldurma radyografik olarak
görüntü vermeyebilir. Lateral ulnohumeral mesafedeki genişlemenin gözle
incelenmesi veya sigmoid çentiğin eşleştirilmeye çalışılması bu konuda daha iyi
bir belirteçtir.9-14 Birçok sistemde kalıcı implantların
yerleştirilmesi öncesinde uygun boyların saptanabilmesini sağlayacak çeşitli
deneme implantları mevcuttur.
Bunun yanı sıra,
özellikle de radius başı eksizyonu planlanan hastalarda Essex-Lopresti lezyonu
veya önkolda uzunlamasına instabilitenin dışlanması büyük önem taşımaktadır. Bu
gibi durumlarda hastada el bileği ağrısı veya pozitif ulnar varyans ile
birlikte belirgin distal radioulnar eklem ayrılması gözlenebilir, ancak bu her
zaman saptanamayabilir. Ön kol uzunlamasına ekseninin desteklerinin yeterliğini
ameliyat sırasında değerlendirmenin bir yolu da radyal çekme testidir. Raidus
başı, interosseoz membran (IOM), ve trianguler fibrokartilaj kompleks (TFCC)
önkol stabilizasyonunu sağlarlar. Radius başının yokluğunda IOM ve TFCC önkol
stabilitesini sağlamada daha da önemli pay sahibi olurlar. Operasyon sırasında
radius başı çıkarıldıktan sonra, radius boynundan yaklaşık 90 N uzunlamasına
traksiyon uygulanarak el bileği skopi altında incelenir. Eğer radiusun pozitif
ulnar varyans ile yer değiştirmesi saptanırsa ve bu varyans 3 mm üzerinde ise
IOM muhtemelen yırtılmıştır. 6 mm üzerinde varyans saptanması ise hem IOM, hem
de TFCC yırtığını düşündürür, ve radius başının tüm kısıtlayıcıları gitmiştir.
Bu durumda raidus başı replasmanının yanında distal raidoulnar eklemin ve
önkolun stabilizasyonu önerilmektedir. 15-16
Eklem içerisindeki
işlemleri takiben derin yapılar yavaş emilen sütürlerle tamir edilir ve
gerekliyse LUKL epikondile sütür çapaları veya kemik tünelleri ile tekrar
tutturulur. Cilt ve ciltaltı kapatıldıktan sonra steril şekilde yara örtülür.
Komplikasyonlar
Radius başı cerrahisi
sonrası komplikasyonlar arasında posterior interosseoz sinir hasarı,
enfeksiyon, eklem sertliği ve iyileşmeme sayılabilir. Bunun yanında eklemde
uyumsuzluğu devam eden hastalarda radiokapitellar artroz gelişebilir. Diğer
taraftan fark edilmiş veya gözden kaçmış kapitellum kıkırdak hasarları sonrası
uygun eklem redüksiyonu sağlanmış olsa dahi radiokapitellar artroz
saptanabilir.
Radius başı replasmanı
sonrasında kıkırdak ile metalin eklemleşmesinin sonuçları henüz tam olarak
anlaşılamamış olmakla beraber kıkırdak değişikliklerinin gelişmesi
beklenmektedir. ARIF sonrasında ise implantın çıkıntısının ele gelmesi veya
tahriş etmesine bağlı implant çıkarma gerekliliği doğabilir. Implant çıkarma
ile birlikte kontraktür gevşetme operasyonları da gerektirebilecek heterotopik
ossifikasyon ve/veya eklem sertliği meydana gelebilir. Eşlik eden bağ
yaralanmaları da olan hastalarda kalıcı veya tekrarlayan instabilite
gelişebilir. Instabilitesi olmayan hastalarda cerrahi diseksiyonun radius başı
orta hattınının posterioruna uzanması LUKL’yi risk altında bırakarak
instabiliteye yol açabilir. Radius başı çıkarılması veya tedavi edilmemiş
Essex-Lopresti yaralanması durumlarında güçsüzlük; önkol, dirsek ve elbileği
ağrısı ve el bileği seviyesinde unlar impaksiyona sebep olabilecek uzunlamasına
radioulnar instabilite ortaya çıkabilir.
Cerrahi sonrası bakım
Cerrahi sonrası uygulamalar
yaralanma esnasında hasar gören ve cerrahi tedavisi yapılan yapılara ve
ameliyathanede elde edilebilen dirsek stabilitesine göre değişkenlik gösterir.
Stabil olarak tespit edilmiş veya replasman yapılmış bir radius başında erken
eklem hareket açıklığı teşvik edilir. Yara iyileşmesi ve şişliğin gerilemesi
amacıyla birkaç gün geçici bir splint ile dirsek elevasyonu uygulanabilir.
Ancak mümkün olduğu kadar erken biçimde aktif hareket başlanmalıdır. Dirsek
cerrahisi ile ilgili zorluklardan biri de hareketin geri kazanılmasıdır; bu
amaçla en iyi sonuçlar için erken hareketin teşvik edilebileceği sabit bir tespit
elde etmek hedeflenmelidir.
Tamir edilmiş bir LUKL
hasarı gibi, eşlik eden bir bağ yaralanması durumunda genelllikle hasta
pronasyon ve 90° fleksiyonda bir splint ile takip edilir ve akabinde
stabilitenin izin verdiği ölçüde aşırı ekstansiyon ve supinasyondan kaçınarak,
dirsek fleksiyon ve ekstansiyonu başlanır. Pronasyon ve supinasyon
hareketlerine dirsek 90°’den daha fazla fleksiyona ulaştıktan sonra izin
verilir. Altı haftalık takip sonunda tam hareket açıklığına hâlâ ulaşılamadığı
durumlarda gece ekstansiyon splintleri düşünülmelidir.
İnciler
·
Dirsek
instabilitesi ve Essex-Lopresti yaralanması gibi durumlarda radius başının
replasman yapılmadan çıkarılmasından kaçınılmalıdır. Bu gibi durumlarda radius
başı replasmanı ve ARIF tercih edilmelidir.
·
Radius baş ve
boynunda implantların yerleştirilebileceği “güvenli bölge” önkol nötral
pozisyonda iken radius başı ve boynunun lateral kısmında yer alan eklem
yapmayan bölgedir. Bu bölge aynı zamanda radius distalinde bulunan Lister
çıkıntısı ve radial stiloidin proksimal radiusdaki izdüşümüne denk gelmektedir.
·
Gerekenden
daha büyük bir radius başı yerleştirilerek eklemin aşırı doldurulması yönünde
bir eğilim vardır. Genel olarak, radius başı protezi proksimal radioulnar
ekleme 2 mm mesafede yerleşir. Ameliyathanede alınacak floroskopi
görüntüleriyle cerrah eklemin medial ya da lateral tarafında, karşı tarafta
daralmaya yol açabilecek bir asimetrik genişlemeyi değerlendirerek implantın
çok büyük veya çok küçük olduğuna karar verebilir.
Hasta
Seçimi
Olekranon kırıklarının
Mayo sınıflaması (Şekil 7) üç tipi içerir. Tip I kırıklar deplase olmamış ve
parçalanmamış (IA) veya deplase olmamış ve parçalanmış (IB) kırıklardır. Tip II
kırıklar deplase olmuş ancak stabil kırıklardır ve parçalanmamış (IIA) veya
parçalanmış (IIB) olarak ayrılırlar. Tip III kırıklar ise deplase olmuş,
instabil kırıklardır ve parçalanmamış (IIIA) veya parçalanmış (IIIB) şeklinde
olabilirler. Mayo sınıflama sistemi radius başı ve/veya koronoid çıkıntının
subluksasyonu ile ilişkili kompleks olekranon kırıklı-çıkıklarını hesaba
katmamakta ve olekranon ucunun avulsiyon kırıklarını içermemektedir.
Tip
I deplase olmamış kırıklar nötral rotasyon ve orta fleksiyonda 7-10 gün
sabitleme sonrası aktif eklem hareket açıklığı egzersizleri ile tedavi
edilebilirler. Bu kırıklar cerrahi dışı tedavi edildiğinde dirence karşı aktif
dirsek ekstansiyonundan 6-8 hafta kaçınılmalıdır. Ayrıca yakın takip ve
tekrarlayan radyografilerle deplasman olmadığından emin olunmalıdır. Deplase
tip II ve II kırıklar ise sıklıkla cerrahi tedavi gerektirir. Cerrahinin
amaçları uyumlu bir eklem yüzeyi ve dirsek stabiletesinin sağlanmasının yanında
ekstensör mekanizmayı geri kazandırarak ekstansiyon kuvvetini sürdürmektir.
Erken harekete izin verecek sabit bir fiksasyon elde etmek hedeflenmelidir.
Cerrahi
seçenekleri arasında proksimal olekranondaki kırık parçanın çıkarılması ve
triseps kasının ilerletilerek tekrar tutturulması veya ARIF sayılabilir. Kırık
parçaların çıkarılması ve triseps kasının ilerletilerek tendonun tekrar
tutturulması genellikle yaşlı ve beklentisi düşük olan hasta grubunda
uygulanmaktadır. Bunun yanı sıra eklem dışı kopma tipi kırıkları olanlar veya
stabil fiksasyona izin vermeyecek aşırı parçalanma ve osteoporozu olan
hastalarda da tercih edilebilir. Benzer şekilde kaynamamalar da bu yöntemle
tedavi edilebilir. Bu yöntem özellikle zayıf yumuşak doku örtünümü olan
hastalarda implanta bağlı sorunlardan kaçınmak için avantajlıdır. Ancak
koronoid veya dirseğin ön tarafındaki yumuşak dokuların hasarında bu teknik
kontrendikedir. Stabiliteyi tehlikeye atmadan olekranonun %30’una kadarı
çıkarılabilmekle beraber bazı çalışmalar %80 hatta daha fazlasının bile
çıkarılabileceğini öne sürmektedir. 17-21
Olekranon
kırıklarının tedavisinde en yaygın yöntem ekstansiyon kuvvetini, kaynamayı ve
eklem hareket açıklığını sağlayabilen ARIF’tir. Plak ve vidalar, intramedüller
cihazlar veya gergi bandı yöntemi tespit için kullanılabilir. Plak ve vidalar
kırık hattının koronoid seviyesi veya daha distalinde olduğu kırıklar için en
iyi tesbit yöntemidir.
Cerrahi Öncesi Görüntüleme
Kırık
tipinin değerlendirilmesi ve cerrahi öncesi planlama için dirseğin radyografik görüntüleri
alınmalıdır. Kompleks kırıklı çıkıklar ve transolekranon kırıkları için BT
faydalı olabilir ve iki ve üç boyutlu rekonstrüksiyonları cerrahi öncesinde
kırık parçaların tipi ve konumunu daha net ortaya koyabilir.
Cerrahi Prosedür
Oda yerleşimi/ Hasta
pozisyonu
Hasta sırtüstü pozisyonda bir kol masası
desteğinde veya kolu göğsünün üzerinde olacak biçimde pozisyonlandırılır.
Alternatif olarak lateral veya yüzüstü pozisyonlamayı tercih eden cerrahlar da
vardır. Cerrahi sahayı daha net görebilmek için turnike uygulanır. Cerrahi
sırasında görüntüler elde edebilmek için bir skopi cihazı bulundurulması
yardımcı olacaktır.
Genel ya da rejyonel
anestezi tercih edilebilmesine karşın; genel anestezi uygulaması cerrahi
sırasında hasta konforunu arttırmasının yanında cerrahi sonrasında nörovasküler
durumun hemen değerlendirilebilmesine de olanak tanır.
Özel gereçler/ Ekipman/
Implantlar
Olekranon kırığı tespiti
amacına uygun üretilmiş önceden şekil verilmiş bir takım plak sistemleri
mevcuttur. Bunun yanında bazıları gergi bandı yöntemi ile beraber uygulamaya
izin veren basit bir kansellöz vida da içerebilen kilitlemeli veya kilitlemesiz
intramedüller cihazlar yakın zamanda kullanıma girmiştir. K-telleri ve ince
teller ile yapılan gergi bandı yöntemi de iyi bilinen ve uygun maliyetli bir
tesbit yöntemidir.
Eğer
parça çıkarılması düşünülüyorsa, triseps kası olekranonun distal parçasına
kemik tüneller veya sütür çapaları ile tutturulabilir.
Kırık
tespiti planlandığında hastaya implantın cilt altında ele gelmesi ve iritasyonunun cerrahi sonrası sık görülen bir
durum olduğunun ve kırık iyileşmesi sonrası implantların çıkarılmasının
gerekebileceği izah edilmelidir.
Çeşitli
kemik redüksiyon klempleri, K-telleri, 18-22 gauge teller, sağlam iğne uçları
ve skopi cihazının bulunması cerrahi sırasında yardımcı olacaktır.
Cerrahi Teknik
Hasta sırtüstü yatırılır ve genel anestezi uygulanır. Cerrahi öncesi
antibiyotikler verilir. Kol parmak uçlarından aksiller bölgeye kadar steril
boyanır ve steril bir turnike uygulanır. Kol göğüs katlı cerrahi yeşiller
desteğinde göğüs üzerine yerleştirilir. Olekranon ucunun medialinden posterior
cilt insizyonu yapılır ve diseksiyon tam kat flepler oluşturacak biçimde
derinleştirilir. Ulnar sinir ortaya konur ve hastanın cerrahi öncesi ulnar
sinir bulguları varsa dekompresyon uygulanır, aksi halde vaka boyunca korunacak
şekilde pozisyonlandırılır. Ardından kırık hattına ulaşılır ve hematom
uzaklaştırılır.
Parçanın
Çıkarılması
Kırık
parçaları çıkarılır ve triseps kemiğe tüneller veya sütür çapaları ile tekrar
tutturulur (Şekil 8). Bu tekrar tutturmanın pozisyonu pek çok yazar tarafından
araştırılmıştır. Geleneksel olarak, kasın tutturulacağı yerin eklem seviyesinde
olması gerektiği savunulmuştur. Ancak kasın daha posteriora tutturulması ile
daha iyi ekstansiyon kuvveti sağlanabileceği de öne sürülmüştür.21 Cerrahi
sonrası dirsek 4-6 hafta sabitlenir ardından harekete başlanır.
Açık
Redüksiyon ve İçeriden Tespit
Plak ve vidalar: Olekranon kırığı tespiti
amacına uygun üretilmiş, proksimal parçayı azami ölçüde tutmayı sağlayacak
şekilde arkaya doğru eğimli, önceden şekil verilmiş plak sistemleri mevcuttur.
Osteoprotik kemikte kilitli vidaların kullanılması faydalı olabilir. Kırık
sahası ortaya konur ve K-telleri veya sivri uçlu kemik redüksiyon klempleri ile
geçici olarak tespit edilir. Plak seçilir ve kemiğe yerleştirilerek uygun
boylardaki vidalarla doldurulur (Şekil 9). Yakın tarihli çalışmalar yeni
geliştirilen, şekil verilmiş plaklar ile daha az implanta bağlı semptom ve daha
başarılı sonuçlar bildirmiştir. 22-24
Gergi bandı yöntemi: Gergi bandı uygulaması
çok parçalı veya olekranonun orta orta noktasından daha distalini içeren
kırıklar için uygun değildir. Ayrıca dirsek instabilitesi ve eşlik eden radius
başı veya koronoid kırığı gibi dirsek çevresi kırıklarında da muhtemelen
başarısız olacaktır.
Kırık
ortaya konarak gergi bandı yöntemine uygunluğu yönünden dikkatle incelenir. Bir
kemik klempi geçici tespit için faydalı olacaktır ve kırık redükte edilir.
Tespit için K-telleri veya bir vida tercih edilebilir. K-teli uygulanacaksa iki
adet 0.045- veya 0.062-inç (1,14-1,57 mm) K-teli paralel şekilde proksimal
parçadan gönderilerek kırık hattı geçilir ve koronoidin önü ve distalinden
korteksten çıkılır ve daha sonra çakılacak olan mesafe hesaba katılarak 5-10 mm
geri çekilir. Ardından ulnanın proksimaldeki daha düz korteks şeklinden
diafizin üçgen yapısına dönüşmeye başladığı yerden telin geçirileceği enine bir
delik açılır. 2,0 veya 2,5 mm’lik drill uçları ile dorsal kortekste kırık
oluşturmyacak kadar anteriordan bir delik açılır. Tek bir 18 veya 20 gauge tel
ya da iki adet 22 gauge tel seçilebilir ve delikten geçirilir. Tel ulnanın
dorsal yüzeyinde 8 şekli oluşturacak biçimde K-tellerinin arkasından ve geniş
bir damar kateteri yardımıyla triseps kası içerisinden geçirilir. Teller çapraz
şekilde döndürülerek gerdirildikten sonra kesilir ve çıkıntı yaratmayacakları
bir bölgeye çakılırlar. K-telleri ise kanca şeklinde gergi bandını yakalayacak
biçimde 180° açı ile bükülerek kesilir ve ardından triseps ve kemiğin içine
çakılırlar (Şekil 10). Bir diğer yöntem de K telleri yerine 6,5 mm’lik yarım
yivli kansellöz bir vida kullanmaktır. Gergi bandı tespiti sonrası yüksek
oranda implanta bağlı şikayetler görülmektedir ve implant çıkarılması oranları
%82’lere ulaşacak kadar sık olabilir. 25-29
Komplikasyonlar
Tespit sonrası ele gelen
çıkıntılı implant çok sık gözlenir. Yara yeri komplkiasyonları gözlenebilir.
Cerrahi sonrası bakım
ARIF uygulaması sonrası
dirsek erken harekete izin verecek biçimde stabil olmalıdır. Yara iyileşmesi
amacıyla dirseğe birkaç gün splint uygulanabilir ancak ideali cerrahi sonrası
mümkün olduğunca erken harekete başlamaktır. Proksimal parçanın çıkarıldığı ve
trisepsin ilerletildiği durumlarda ise dirsek 6-8 hafta sabitlendikten sonra
harekete izin verilir.
İnciler
Olekranon kırıklarının
tespiti uygulanan hastalarda bu çıkıntılı kemiğin üzerinde gelişebilecek yara
yeri komplikasyonlarından kaçınmak için
tam kat cilt flepleri kaldırılmasına özen gösterilmelidir.
Olekranon kırıklarının
en iyi tedavisi erken aktif harekete izin verecek biçimde stabil tespittir.
Olekranon kırıklarının
tespiti sonrası yaygın komplikasyon veya sekeller arasında implant çıkarılması
gerektirebilecek çıkıntılı implant materyali ve ekstansiyonun kısıtlanması
(eklem sertliği) sayılabilir.
Şekil 1: Radius başı
kırıklarının Mason sınıflaması gösterilmiştir.
Şekil 2: Dirseğin
lateral (A), AP (B) ve oblik (C) radyografileri radius başı kırığını
göstermektedir.
Şekil 3: Cerrahi
sırasında çekilen fotoğraf radius başının LUKL ile birlikte hasarlandığı
durumlarda en kullanışlı yaklaşım olan ekstansör karpi ulnaris ve ankoneus
kasları arasındaki Kocher aralığını göstermektedir.
Şekil 4: Şekilde kas
içerisinden yaklaşım gösterilmektedir. Radius başına ekstensör digitorum
komunisin başlangıç tendonu içerisinden rahatlıkla ulaşılabilir (mavi çizgi).
Şekil 5: Radius başı
kırığının açık redüksiyon ve vidalarla içeriden tespiti. A, kırığı gösteren
cerrahi öncesi lateral radyografi. B’den D’ye kadar olan şekillerde vidaların
uygulanması gösterilmiştir. B, geçici redüksiyon ve tespit. C, çapraz vida
şeklinde ikinci vidanın uygulanışı. D, Son tespitin görünümü. E, cerrahi
sonrası AP radiograf vidaların pozisyonunu göstermektedir.
Şekil 6: Cerrahi
sırasında çekilen fotoğraflar tamir edilemeyecek bir radius başı kırığında
uygulanan radius başı protezini göstermektedir. A, cerrahi aralık. B, yaklaşım
ve kırığın ortaya konması. C, tamir edilemeyen radius başının çıkarılması. D,
radius başının yerleştirilmesi. E, uygun boydaki radius başı implantının yerine
konması sonrası görüntüsü
Şekil 7: Olekranon
kırıklarının Mayo sınıflaması gösterilmiştir.
Şekil 8: Görüntüler çok
az sayıdaki seçilmiş olekranon kırığı için uygun olabilecek proksimal parçanın
çıkarılmasını göstermektedir. A, cerrahi öncesi lateral radyografide olekranon
kırığı görülmektedir. B, cerrahi sırasında çekilen fotoğraf parçanın
çıkarılması ve trisepsin tamirini göstermektedir. C, cerrahi sonrası lateral
radyografide kırık parçanın çıkarılması sonrası stabil bir dirsek
görülmektedir. (Adams JE, Steinmann SP: Fractures of the olecranon, in Morrey
BF, Sanchez-Sotelo J, eds: The Elbow and Its Disorders. Philadelphia, PA, WB
Saunders, 2009, pp 389-400. izniyle tekrar çizilmiştir.)
Şekil 9: Radyografilerde
açık redüksiyon içeriden plak ve vida ile stabil tespit ile tedavi edilmiş bir
dirsek görülmektedir. A, cerrahi öncesi lateral radyografide olekranon kırığı
görülmektedir. B, cerrahi sonrası lateral radyografide plak ve vida ile
osteosentez görülmektedir.
Şekil 10: Cerrahi öncesi
lateral (A) ve AP (B) radyografilerde gergi bandı ile tedaviye uygun bir olekranon
kırığı görülmektedir. Cerrahi sırasında çekilen PA (C), oblik (D) ve lateral
(E) skopi görüntülerinde gergi bandı yöntemi ile başarılı açık redüksiyon ve
içeriden tespit görülmektedir.
Hasta
Seçimi
Radius başı kırıkları
Mason sınıflamasına göre üç tipe ayrılabilir (Şekil 1). Çok az deplase olmuş
veya deplase olmamış kırıklar olan tip I kırıklarda dirsek hareketinde mekanik
bir engel bulunmaz. Bu tip kırıkların uygun tedavi yöntemi hasta rahatını
sağlamak için birkaç gün omuz-kol askısı sonrası erken hareket başlanmasıdır. Erken
dirsek hareketinin başlanabilmesi amacıyla eklemde biriken kanın boşaltılması
ve lokal anestezik madde uygulanması ağrıyı azaltacaktır. Bu hastalar sıklıkla
şiş bir dirsek (hemartroz) ve ağrı ile başvururlar. Bu hemartroz ve ağrı
nedeniyle de dirsek hareketleri sırasında takılmanın değerlendirilmesi oldukça
zor olabilir. Bu nedenle eklemin aspirasyonu ve lokal analjezik uygulanması akılcı
bir yöntemdir. Eklem ponksiyonu köşeleri dış epikondil, olekranon ucu ve radius
başı tarafından oluşturulan üçgenin tam ortasında bulunan “yumuşak noktadan”
yapılabilir. Radiokapitellar eklemin hemen önü ve distalinde yer alan
anterolateral artroskopi portali de kullanılabilecek diğer bir ponksiyon
noktasıdır. Eklemde biriken kan 19-gauge’luk bir iğne ile boşaltıldıktan sonra
şırınga değiştirilerek %1 lidokain veya başka bir lokal anestezik
uygulanabilir. Bunu takiben hasta genellikle kendini çok daha rahat hisseder ve
hekim eklem hareketinde takılma yaratan bir kemik engeli değerlendirebilir.
Mason
tip II kırıklar 2 mm’den daha fazla deplasman görülen ve radius başının üçte
birinden fazlasının içeren kırıklardır. Mason tip III kırıklar ise cerrahi
öncesi radyografilerine göre tamiri mümkün görünmeyen, ayrışmış, çok parçalı
kırıklardır.
Radius
başı kırıklarının tedavi yöntemleri hareketi engelleyen tek bir kemik engel
mevcut ise bu parçanın çıkarılması; açık redüksiyon ve içeriden fiksasyon
(ARIF); radius başı eksizyonu; veya artroplastisidir.
Parça
çıkarılması dirsek stabilitesini tehlikeye atmamaya özen gösterek; radius
başının %25’inden daha azını içeren; fiksasyon yapılamayacak kadar küçük,
osteoporotik veya parçalanmış; ve proksimal radioulnar eklemi içermeyen
parçalar için düşünülebilecek bir tedavi yöntemidir.
Radius
başının ARIF uygulamalarında vidalar veya plak üzerinden atılan vidalar
kullanılabilir. Fiksasyon materyalleri proksimal radioulnar eklemle temas
etmeyecek biçimde güvenli bölgeye (önkol nötral pozisyondayken radius başı ve
boynunun lateral bölgesine) yerleştirilmelidir. Bu bölge aynı zamanda radius
distalinde bulunan Lister çıkıntısı ve radial stiloidin proksimal radiusdaki
izdüşümüne denk gelmektedir. 1-3
Cerrahi
öncesi radyografilerine bakıldığında ayrışmanın ve parçalanmanın miktarı göz
önüne alınarak tamiri mümkün görünmeyen tip III kırıkların tedavisinde yerine
koyma artroplastisi veya parça çıkarılması düşünülebilir. Ancak instabilite
durumlarında parça çıkarılmasından kaçınılmalıdır. Bunun yanı sıra,
Essex-Lopresti yaralanmaları gibi önkolun uzunlamasına instabilitelerinde de
parça çıkarılması uygulanmamalıdır.
Cerrahi Öncesi Görüntüleme
Cerrahi
öncesi görüntüleme dirseğin üç radyografik görüntüsünü içermelidir. (Şekil 2).
Eşlik eden bir çıkık varlığında redüksiyon öncesi ve sonrası görüntüler
alınmalıdır. Başka komplike kemik yaralanmaları varlığında veya şüphesinde BT
taramaları ve üç boyutlu rekonstrüksiyonları elde edilebilir. Radiografik
görüntüler başka kemik yaralanmaları, instabiliteyi işaret edebilecek eklem
subluksasyonları, kırık parçalarının sayısı ve büyüklükleri ve eşlik eden
osteopeni açısından dikkatle incelenmelidir.
Cerrahi Prosedür
Oda yerleşimi/ Hasta
pozisyonu
Hasta sırtüstü
pozisyonda bir kol masası desteğinde veya kolu göğsünün üzerinde olacak biçimde
pozisyonlandırılır. Cerrahi sahayı daha rahat görebilmek amacıyla turnike
kullanılır. Cerrahi sırasında görüntüler elde edebilmek için bir skopi cihazı
bulundurulması yardımcı olacaktır.
Genel ya da rejyonel
anestezi tercih edilebilmesine karşın; genel anestezi uygulaması cerrahi
sırasında hasta konforunu arttırmasının yanında cerrahi sonrasında nörovasküler
durumun hemen değerlendirilebilmesine de olanak tanır.
Eğer eşlik eden
yaralanmalar mevcut ise; olekranon ucunun bir tarafından başlayıp, medial ve
lateral taraflara ulaşabilmeyi sağlayacak tam kalınlıkta flepler oluşturarak;
tek bir posterior insizyonla yaklaşım da düşünülebilir. Ancak bu yaklaşım
sonrası seroma oluşumu gibi bazı yara komplikasyonları gelişebilir ve daha
büyük bir insizyona ihtiyaç duyulur. Genellikle lateral yaklaşım tercih
edilmekle beraber, gereğinde ayrı bir medial insziyonla medial taraflı
patolojilere ulaşılabilir.
Özel gereçler/ Ekipman/ Implantlar
Radius başı kırığına
yönelik ARIF planı ile girilen tüm vakalarda; fiksasyonun mümkün olmaması veya
başarısız olması durumuna karşı önceden tedbir alarak radius başı replasman
setlerinin de hastanede bulundurulması gereklidir. Radius başı fiksasyonu
amacına uygun üretilmiş vidalar, başsız vidalar ve plaklar gibi bir takım
implantlar mevcuttur. Plaklı osteosentez uygulaması planlanan durumlarda, hasta
ile konuşarak cerrahi sonrası dirsekte sertlik gelişebileceği ve yeterli kemik
iyileşmesi sonrasında plak çıkarılması ve/veya dirsek manipülasyonları amacıyla
ikinci bir cerrahi gerekebileceği açıkça izah edilmelidir. Kalıcı implantların
yerleştirilmesinden önce Kirschner telleri (K-teli) ile geçici fiksasyon uygulanması
cerrahiyi kolaylaştırır. Yan bağların tamiri gerektiği durumlarda da dikişli
ankorlar kullanılabilir.
Cerrahi Teknik
Ulaşılacak patolojiye
göre tek bir posterior insizyon veya ayrı bir lateral insizyonla yaklaşım
uygulanabilir. Genelde lateral epikondil üzerinden başlayan ve distalde
uzunlamasına radius başına uzanan lateral bir insizyon tercih edilir. Tam
kalınlıklı cilt flepleri oluşturularak patolojinin yerleşimine göre derin
diseksiyona devam edilir. Radius başı kırığının yanı sıra bir çıkık veya terrible
triad yaralanmalarında olduğu gibi bir koronoid kırığı sonucu dirseğin
ligamentöz instabilitesi varlığında; lateral ulnar yan bağın (LUYB) da yırtığı
saptanabilir. LUYB yırtıkları radius başına rahatça yaklaşılmasını sağlayan ve
aynı zamanda bağın da buradan tamir edilebileceği geniş bir alan yaratır. Bu
gibi durumlarda yaralanma sıklıkla humerus epikondilinden avulsiyon şeklindedir
ve parmakla diseksiyon yapılarak ankoneus kası ve ekstensör karpi ulnaris
tendonu arasında, klasik Kocher aralığında bulunan defekt ortaya konabilir
(Şekil 3). Böylece hem radius başı hem de daha sonra tamir edilen LUYB ortaya
konabilir. Öte yandan bağ yaralanmasının eşlik etmediği durumlarda, radius
başına yaklaşım ekstensör digitorum komunisi tendinöz başlangıç kısmından split
ayırarak sağlanabilir (Şekil 4). Bu yaklaşım radius başına radius orta
çizgisinin altında diseksiyon yapmadan ve bu bölgede daha posteriorda yer alan
LUYB’ ı riske atmadan ulaşmayı sağlar. Bu aralığın bistüri veya koterle
insizyonu sırasında özellikle distale ilerlerken ön kol pronasyona alınarak
posterior interosseöz sinir cerrahi sahadan uzaklaştırılmalıdır. Sonrasında artrotomi
yapılarak radius başı ve boynuna ulaşılır. Posterior interosseöz sinir bu
bölgede yer alır ve konumu hastanın yapısı ve önkolun pronosupinasyon durumuna
göre radiokapitellar eklemin 2,2 ile 5,2 cm distali arasında değişkenlik
gösterir. 4,5
Radius başı ve kırığın
ortaya konması sonrası tedavide ARIF, eksizyon veya radius başı replasmanı
seçeneklerinden hangisinin daha uygun olduğu kararı verilir. Geçici tespit için
K-telleri kullanıldıktan sonra başsız vidalar veya plaklar uygulanabilir. Eğer
mümkünse sadece vidayla, plak kullanımından kaçınılarak yapılacak bir tespit ameliyat
sonrası daha rahat harekete izin vereceğinden tercih edilmelidir; 6 ancak
tespitin sağlamlığından da emin olunmalıdır (Şekil 5). Bunun yanında tespit
edilmesi mümkün olabilecek bazı radius başı kırıklarında bile replasmanı
düşünmek daha uygun olabilir. Yakın zamanlı bir çalışmanın sonuçları tip III ve
bazı tip II kırıkların fiksasyonu sonrası yüksek başarısızlık oranları
bildirmiştir. Yazarlar radius başı kırıklarında tespit seçeneğinin sadece çok
az parçalanması olan ve üç veya daha az parçadan oluşan kırıklara sınırlı
kalması gerektiğini ve özellikle dirsek kırıklı-çıkıklarında kaçınılması
gerektiğini öne sürmüşlerdir.7
Tespitin mümkün olmadığı
veya başarılamadığı durumlarda cerrah radius başının çıkarılması veya
replasmanı seçeneklerinden birini düşünmelidir. Radius başı replasmanı için
kullanılabilecek geniş bir implant yelpazesi mevcuttur. Bunlar gevşek bir yer
kaplayıcı (spacer) görevi görmesi için kasıtlı olarak gevşek tasarlanmış düz
saplı implantlar; radius başına çimentolu veya press-fit şekilde oturan anatomik
başlı implantlar veya radius boynu ve gövdesine yerleştirilen hareketli bir
baş-boyun eklemine sahip bipolar tipte implantlar olabilir8 (Şekil
6). Bu implantların avantajları hakkında çok az bilgi mevcuttur ve cerrah her bir
hastaya en uygun olduğunu düşündüğü seçeneği tercih etmelidir.
Her halükârda, radius
başının replasmanı için, eklemi "aşırı doldurmamak" en önemli
noktadır. Doğru boyu seçmek zordur; yine de çıkarılan radius başı ve parçacıkları
masaya alınarak birbirine monte edilmesi, yerleştirilecek olan implantın çapı
ve kalınlığı için rehber olarak kullanılabilir. Birçok sistemde bir miktar
modülarite ve buna imkân sağlayacak boyut çeşitliliği bulunmaktadır.
Radius başı protezinin
çanak kısmının derinliği, hastanın çıkarılan radius başı eklem yüzeyinin iç
çanağıyla yaklaşık aynı boyutta olmalıdır. Genellikle; radiokapitellar eklem
artrozu ve dirsek eklemi gezinim bozukluğuna yol açabilecek şekilde gerekenden
daha büyük bir radius başı yerleştirilerek eklemin aşırı doldurulması yönünde
bir eğilim vardır. Bu durum özellikle bağ dengesizliği olan hastalarda sorun
oluşturur ve instabiliteyi arttırabilir.
Genel olarak, radius
başı protezi proksimal radioulnar ekleme 2 mm mesafede yerleşir. Ameliyathanede
alınacak floroskopi görüntüleriyle cerrah eklemin medial ya da lateral
tarafında, karşı tarafta daralmaya yol açabilecek bir asimetrik genişlemeyi
değerlendirerek implantın çok büyük veya çok küçük olduğuna karar verebilir.
Implantın aşırı büyük konduğu durumlarda eklemin medial tarafı daralır ve nehir
ağzı (delta) bulgusu izlenebilir. Ancak radyografik parametrelerin duyarlılığı
nispeten düşüktür ve 6 mm’ye kadar bir aşırı doldurma radyografik olarak
görüntü vermeyebilir. Lateral ulnohumeral mesafedeki genişlemenin gözle
incelenmesi veya sigmoid çentiğin eşleştirilmeye çalışılması bu konuda daha iyi
bir belirteçtir.9-14 Birçok sistemde kalıcı implantların
yerleştirilmesi öncesinde uygun boyların saptanabilmesini sağlayacak çeşitli
deneme implantları mevcuttur.
Bunun yanı sıra,
özellikle de radius başı eksizyonu planlanan hastalarda Essex-Lopresti lezyonu
veya önkolda uzunlamasına instabilitenin dışlanması büyük önem taşımaktadır. Bu
gibi durumlarda hastada el bileği ağrısı veya pozitif ulnar varyans ile
birlikte belirgin distal radioulnar eklem ayrılması gözlenebilir, ancak bu her
zaman saptanamayabilir. Ön kol uzunlamasına ekseninin desteklerinin yeterliğini
ameliyat sırasında değerlendirmenin bir yolu da radyal çekme testidir. Raidus
başı, interosseoz membran (IOM), ve trianguler fibrokartilaj kompleks (TFCC)
önkol stabilizasyonunu sağlarlar. Radius başının yokluğunda IOM ve TFCC önkol
stabilitesini sağlamada daha da önemli pay sahibi olurlar. Operasyon sırasında
radius başı çıkarıldıktan sonra, radius boynundan yaklaşık 90 N uzunlamasına
traksiyon uygulanarak el bileği skopi altında incelenir. Eğer radiusun pozitif
ulnar varyans ile yer değiştirmesi saptanırsa ve bu varyans 3 mm üzerinde ise
IOM muhtemelen yırtılmıştır. 6 mm üzerinde varyans saptanması ise hem IOM, hem
de TFCC yırtığını düşündürür, ve radius başının tüm kısıtlayıcıları gitmiştir.
Bu durumda raidus başı replasmanının yanında distal raidoulnar eklemin ve
önkolun stabilizasyonu önerilmektedir. 15-16
Eklem içerisindeki
işlemleri takiben derin yapılar yavaş emilen sütürlerle tamir edilir ve
gerekliyse LUKL epikondile sütür çapaları veya kemik tünelleri ile tekrar
tutturulur. Cilt ve ciltaltı kapatıldıktan sonra steril şekilde yara örtülür.
Komplikasyonlar
Radius başı cerrahisi
sonrası komplikasyonlar arasında posterior interosseoz sinir hasarı,
enfeksiyon, eklem sertliği ve iyileşmeme sayılabilir. Bunun yanında eklemde
uyumsuzluğu devam eden hastalarda radiokapitellar artroz gelişebilir. Diğer
taraftan fark edilmiş veya gözden kaçmış kapitellum kıkırdak hasarları sonrası
uygun eklem redüksiyonu sağlanmış olsa dahi radiokapitellar artroz
saptanabilir.
Radius başı replasmanı
sonrasında kıkırdak ile metalin eklemleşmesinin sonuçları henüz tam olarak
anlaşılamamış olmakla beraber kıkırdak değişikliklerinin gelişmesi
beklenmektedir. ARIF sonrasında ise implantın çıkıntısının ele gelmesi veya
tahriş etmesine bağlı implant çıkarma gerekliliği doğabilir. Implant çıkarma
ile birlikte kontraktür gevşetme operasyonları da gerektirebilecek heterotopik
ossifikasyon ve/veya eklem sertliği meydana gelebilir. Eşlik eden bağ
yaralanmaları da olan hastalarda kalıcı veya tekrarlayan instabilite
gelişebilir. Instabilitesi olmayan hastalarda cerrahi diseksiyonun radius başı
orta hattınının posterioruna uzanması LUKL’yi risk altında bırakarak
instabiliteye yol açabilir. Radius başı çıkarılması veya tedavi edilmemiş
Essex-Lopresti yaralanması durumlarında güçsüzlük; önkol, dirsek ve elbileği
ağrısı ve el bileği seviyesinde unlar impaksiyona sebep olabilecek uzunlamasına
radioulnar instabilite ortaya çıkabilir.
Cerrahi sonrası bakım
Cerrahi sonrası uygulamalar
yaralanma esnasında hasar gören ve cerrahi tedavisi yapılan yapılara ve
ameliyathanede elde edilebilen dirsek stabilitesine göre değişkenlik gösterir.
Stabil olarak tespit edilmiş veya replasman yapılmış bir radius başında erken
eklem hareket açıklığı teşvik edilir. Yara iyileşmesi ve şişliğin gerilemesi
amacıyla birkaç gün geçici bir splint ile dirsek elevasyonu uygulanabilir.
Ancak mümkün olduğu kadar erken biçimde aktif hareket başlanmalıdır. Dirsek
cerrahisi ile ilgili zorluklardan biri de hareketin geri kazanılmasıdır; bu
amaçla en iyi sonuçlar için erken hareketin teşvik edilebileceği sabit bir tespit
elde etmek hedeflenmelidir.
Tamir edilmiş bir LUKL
hasarı gibi, eşlik eden bir bağ yaralanması durumunda genelllikle hasta
pronasyon ve 90° fleksiyonda bir splint ile takip edilir ve akabinde
stabilitenin izin verdiği ölçüde aşırı ekstansiyon ve supinasyondan kaçınarak,
dirsek fleksiyon ve ekstansiyonu başlanır. Pronasyon ve supinasyon
hareketlerine dirsek 90°’den daha fazla fleksiyona ulaştıktan sonra izin
verilir. Altı haftalık takip sonunda tam hareket açıklığına hâlâ ulaşılamadığı
durumlarda gece ekstansiyon splintleri düşünülmelidir.
İnciler
·
Dirsek
instabilitesi ve Essex-Lopresti yaralanması gibi durumlarda radius başının
replasman yapılmadan çıkarılmasından kaçınılmalıdır. Bu gibi durumlarda radius
başı replasmanı ve ARIF tercih edilmelidir.
·
Radius baş ve
boynunda implantların yerleştirilebileceği “güvenli bölge” önkol nötral
pozisyonda iken radius başı ve boynunun lateral kısmında yer alan eklem
yapmayan bölgedir. Bu bölge aynı zamanda radius distalinde bulunan Lister
çıkıntısı ve radial stiloidin proksimal radiusdaki izdüşümüne denk gelmektedir.
·
Gerekenden
daha büyük bir radius başı yerleştirilerek eklemin aşırı doldurulması yönünde
bir eğilim vardır. Genel olarak, radius başı protezi proksimal radioulnar
ekleme 2 mm mesafede yerleşir. Ameliyathanede alınacak floroskopi
görüntüleriyle cerrah eklemin medial ya da lateral tarafında, karşı tarafta
daralmaya yol açabilecek bir asimetrik genişlemeyi değerlendirerek implantın
çok büyük veya çok küçük olduğuna karar verebilir.
Hasta
Seçimi
Olekranon kırıklarının
Mayo sınıflaması (Şekil 7) üç tipi içerir. Tip I kırıklar deplase olmamış ve
parçalanmamış (IA) veya deplase olmamış ve parçalanmış (IB) kırıklardır. Tip II
kırıklar deplase olmuş ancak stabil kırıklardır ve parçalanmamış (IIA) veya
parçalanmış (IIB) olarak ayrılırlar. Tip III kırıklar ise deplase olmuş,
instabil kırıklardır ve parçalanmamış (IIIA) veya parçalanmış (IIIB) şeklinde
olabilirler. Mayo sınıflama sistemi radius başı ve/veya koronoid çıkıntının
subluksasyonu ile ilişkili kompleks olekranon kırıklı-çıkıklarını hesaba
katmamakta ve olekranon ucunun avulsiyon kırıklarını içermemektedir.
Tip
I deplase olmamış kırıklar nötral rotasyon ve orta fleksiyonda 7-10 gün
sabitleme sonrası aktif eklem hareket açıklığı egzersizleri ile tedavi
edilebilirler. Bu kırıklar cerrahi dışı tedavi edildiğinde dirence karşı aktif
dirsek ekstansiyonundan 6-8 hafta kaçınılmalıdır. Ayrıca yakın takip ve
tekrarlayan radyografilerle deplasman olmadığından emin olunmalıdır. Deplase
tip II ve II kırıklar ise sıklıkla cerrahi tedavi gerektirir. Cerrahinin
amaçları uyumlu bir eklem yüzeyi ve dirsek stabiletesinin sağlanmasının yanında
ekstensör mekanizmayı geri kazandırarak ekstansiyon kuvvetini sürdürmektir.
Erken harekete izin verecek sabit bir fiksasyon elde etmek hedeflenmelidir.
Cerrahi
seçenekleri arasında proksimal olekranondaki kırık parçanın çıkarılması ve
triseps kasının ilerletilerek tekrar tutturulması veya ARIF sayılabilir. Kırık
parçaların çıkarılması ve triseps kasının ilerletilerek tendonun tekrar
tutturulması genellikle yaşlı ve beklentisi düşük olan hasta grubunda
uygulanmaktadır. Bunun yanı sıra eklem dışı kopma tipi kırıkları olanlar veya
stabil fiksasyona izin vermeyecek aşırı parçalanma ve osteoporozu olan
hastalarda da tercih edilebilir. Benzer şekilde kaynamamalar da bu yöntemle
tedavi edilebilir. Bu yöntem özellikle zayıf yumuşak doku örtünümü olan
hastalarda implanta bağlı sorunlardan kaçınmak için avantajlıdır. Ancak
koronoid veya dirseğin ön tarafındaki yumuşak dokuların hasarında bu teknik
kontrendikedir. Stabiliteyi tehlikeye atmadan olekranonun %30’una kadarı
çıkarılabilmekle beraber bazı çalışmalar %80 hatta daha fazlasının bile
çıkarılabileceğini öne sürmektedir. 17-21
Olekranon
kırıklarının tedavisinde en yaygın yöntem ekstansiyon kuvvetini, kaynamayı ve
eklem hareket açıklığını sağlayabilen ARIF’tir. Plak ve vidalar, intramedüller
cihazlar veya gergi bandı yöntemi tespit için kullanılabilir. Plak ve vidalar
kırık hattının koronoid seviyesi veya daha distalinde olduğu kırıklar için en
iyi tesbit yöntemidir.
Cerrahi Öncesi Görüntüleme
Kırık
tipinin değerlendirilmesi ve cerrahi öncesi planlama için dirseğin radyografik görüntüleri
alınmalıdır. Kompleks kırıklı çıkıklar ve transolekranon kırıkları için BT
faydalı olabilir ve iki ve üç boyutlu rekonstrüksiyonları cerrahi öncesinde
kırık parçaların tipi ve konumunu daha net ortaya koyabilir.
Cerrahi Prosedür
Oda yerleşimi/ Hasta
pozisyonu
Hasta sırtüstü pozisyonda bir kol masası
desteğinde veya kolu göğsünün üzerinde olacak biçimde pozisyonlandırılır.
Alternatif olarak lateral veya yüzüstü pozisyonlamayı tercih eden cerrahlar da
vardır. Cerrahi sahayı daha net görebilmek için turnike uygulanır. Cerrahi
sırasında görüntüler elde edebilmek için bir skopi cihazı bulundurulması
yardımcı olacaktır.
Genel ya da rejyonel
anestezi tercih edilebilmesine karşın; genel anestezi uygulaması cerrahi
sırasında hasta konforunu arttırmasının yanında cerrahi sonrasında nörovasküler
durumun hemen değerlendirilebilmesine de olanak tanır.
Özel gereçler/ Ekipman/
Implantlar
Olekranon kırığı tespiti
amacına uygun üretilmiş önceden şekil verilmiş bir takım plak sistemleri
mevcuttur. Bunun yanında bazıları gergi bandı yöntemi ile beraber uygulamaya
izin veren basit bir kansellöz vida da içerebilen kilitlemeli veya kilitlemesiz
intramedüller cihazlar yakın zamanda kullanıma girmiştir. K-telleri ve ince
teller ile yapılan gergi bandı yöntemi de iyi bilinen ve uygun maliyetli bir
tesbit yöntemidir.
Eğer
parça çıkarılması düşünülüyorsa, triseps kası olekranonun distal parçasına
kemik tüneller veya sütür çapaları ile tutturulabilir.
Kırık
tespiti planlandığında hastaya implantın cilt altında ele gelmesi ve iritasyonunun cerrahi sonrası sık görülen bir
durum olduğunun ve kırık iyileşmesi sonrası implantların çıkarılmasının
gerekebileceği izah edilmelidir.
Çeşitli
kemik redüksiyon klempleri, K-telleri, 18-22 gauge teller, sağlam iğne uçları
ve skopi cihazının bulunması cerrahi sırasında yardımcı olacaktır.
Cerrahi Teknik
Hasta sırtüstü yatırılır ve genel anestezi uygulanır. Cerrahi öncesi
antibiyotikler verilir. Kol parmak uçlarından aksiller bölgeye kadar steril
boyanır ve steril bir turnike uygulanır. Kol göğüs katlı cerrahi yeşiller
desteğinde göğüs üzerine yerleştirilir. Olekranon ucunun medialinden posterior
cilt insizyonu yapılır ve diseksiyon tam kat flepler oluşturacak biçimde
derinleştirilir. Ulnar sinir ortaya konur ve hastanın cerrahi öncesi ulnar
sinir bulguları varsa dekompresyon uygulanır, aksi halde vaka boyunca korunacak
şekilde pozisyonlandırılır. Ardından kırık hattına ulaşılır ve hematom
uzaklaştırılır.
Parçanın
Çıkarılması
Kırık
parçaları çıkarılır ve triseps kemiğe tüneller veya sütür çapaları ile tekrar
tutturulur (Şekil 8). Bu tekrar tutturmanın pozisyonu pek çok yazar tarafından
araştırılmıştır. Geleneksel olarak, kasın tutturulacağı yerin eklem seviyesinde
olması gerektiği savunulmuştur. Ancak kasın daha posteriora tutturulması ile
daha iyi ekstansiyon kuvveti sağlanabileceği de öne sürülmüştür.21 Cerrahi
sonrası dirsek 4-6 hafta sabitlenir ardından harekete başlanır.
Açık
Redüksiyon ve İçeriden Tespit
Plak ve vidalar: Olekranon kırığı tespiti
amacına uygun üretilmiş, proksimal parçayı azami ölçüde tutmayı sağlayacak
şekilde arkaya doğru eğimli, önceden şekil verilmiş plak sistemleri mevcuttur.
Osteoprotik kemikte kilitli vidaların kullanılması faydalı olabilir. Kırık
sahası ortaya konur ve K-telleri veya sivri uçlu kemik redüksiyon klempleri ile
geçici olarak tespit edilir. Plak seçilir ve kemiğe yerleştirilerek uygun
boylardaki vidalarla doldurulur (Şekil 9). Yakın tarihli çalışmalar yeni
geliştirilen, şekil verilmiş plaklar ile daha az implanta bağlı semptom ve daha
başarılı sonuçlar bildirmiştir. 22-24
Gergi bandı yöntemi: Gergi bandı uygulaması
çok parçalı veya olekranonun orta orta noktasından daha distalini içeren
kırıklar için uygun değildir. Ayrıca dirsek instabilitesi ve eşlik eden radius
başı veya koronoid kırığı gibi dirsek çevresi kırıklarında da muhtemelen
başarısız olacaktır.
Kırık
ortaya konarak gergi bandı yöntemine uygunluğu yönünden dikkatle incelenir. Bir
kemik klempi geçici tespit için faydalı olacaktır ve kırık redükte edilir.
Tespit için K-telleri veya bir vida tercih edilebilir. K-teli uygulanacaksa iki
adet 0.045- veya 0.062-inç (1,14-1,57 mm) K-teli paralel şekilde proksimal
parçadan gönderilerek kırık hattı geçilir ve koronoidin önü ve distalinden
korteksten çıkılır ve daha sonra çakılacak olan mesafe hesaba katılarak 5-10 mm
geri çekilir. Ardından ulnanın proksimaldeki daha düz korteks şeklinden
diafizin üçgen yapısına dönüşmeye başladığı yerden telin geçirileceği enine bir
delik açılır. 2,0 veya 2,5 mm’lik drill uçları ile dorsal kortekste kırık
oluşturmyacak kadar anteriordan bir delik açılır. Tek bir 18 veya 20 gauge tel
ya da iki adet 22 gauge tel seçilebilir ve delikten geçirilir. Tel ulnanın
dorsal yüzeyinde 8 şekli oluşturacak biçimde K-tellerinin arkasından ve geniş
bir damar kateteri yardımıyla triseps kası içerisinden geçirilir. Teller çapraz
şekilde döndürülerek gerdirildikten sonra kesilir ve çıkıntı yaratmayacakları
bir bölgeye çakılırlar. K-telleri ise kanca şeklinde gergi bandını yakalayacak
biçimde 180° açı ile bükülerek kesilir ve ardından triseps ve kemiğin içine
çakılırlar (Şekil 10). Bir diğer yöntem de K telleri yerine 6,5 mm’lik yarım
yivli kansellöz bir vida kullanmaktır. Gergi bandı tespiti sonrası yüksek
oranda implanta bağlı şikayetler görülmektedir ve implant çıkarılması oranları
%82’lere ulaşacak kadar sık olabilir. 25-29
Komplikasyonlar
Tespit sonrası ele gelen
çıkıntılı implant çok sık gözlenir. Yara yeri komplkiasyonları gözlenebilir.
Cerrahi sonrası bakım
ARIF uygulaması sonrası
dirsek erken harekete izin verecek biçimde stabil olmalıdır. Yara iyileşmesi
amacıyla dirseğe birkaç gün splint uygulanabilir ancak ideali cerrahi sonrası
mümkün olduğunca erken harekete başlamaktır. Proksimal parçanın çıkarıldığı ve
trisepsin ilerletildiği durumlarda ise dirsek 6-8 hafta sabitlendikten sonra
harekete izin verilir.
İnciler
Olekranon kırıklarının
tespiti uygulanan hastalarda bu çıkıntılı kemiğin üzerinde gelişebilecek yara
yeri komplikasyonlarından kaçınmak için
tam kat cilt flepleri kaldırılmasına özen gösterilmelidir.
Olekranon kırıklarının
en iyi tedavisi erken aktif harekete izin verecek biçimde stabil tespittir.
Olekranon kırıklarının
tespiti sonrası yaygın komplikasyon veya sekeller arasında implant çıkarılması
gerektirebilecek çıkıntılı implant materyali ve ekstansiyonun kısıtlanması
(eklem sertliği) sayılabilir.
Şekil 1: Radius başı
kırıklarının Mason sınıflaması gösterilmiştir.
Şekil 2: Dirseğin
lateral (A), AP (B) ve oblik (C) radyografileri radius başı kırığını
göstermektedir.
Şekil 3: Cerrahi
sırasında çekilen fotoğraf radius başının LUKL ile birlikte hasarlandığı
durumlarda en kullanışlı yaklaşım olan ekstansör karpi ulnaris ve ankoneus
kasları arasındaki Kocher aralığını göstermektedir.
Şekil 4: Şekilde kas
içerisinden yaklaşım gösterilmektedir. Radius başına ekstensör digitorum
komunisin başlangıç tendonu içerisinden rahatlıkla ulaşılabilir (mavi çizgi).
Şekil 5: Radius başı
kırığının açık redüksiyon ve vidalarla içeriden tespiti. A, kırığı gösteren
cerrahi öncesi lateral radyografi. B’den D’ye kadar olan şekillerde vidaların
uygulanması gösterilmiştir. B, geçici redüksiyon ve tespit. C, çapraz vida
şeklinde ikinci vidanın uygulanışı. D, Son tespitin görünümü. E, cerrahi
sonrası AP radiograf vidaların pozisyonunu göstermektedir.
Şekil 6: Cerrahi
sırasında çekilen fotoğraflar tamir edilemeyecek bir radius başı kırığında
uygulanan radius başı protezini göstermektedir. A, cerrahi aralık. B, yaklaşım
ve kırığın ortaya konması. C, tamir edilemeyen radius başının çıkarılması. D,
radius başının yerleştirilmesi. E, uygun boydaki radius başı implantının yerine
konması sonrası görüntüsü
Şekil 7: Olekranon
kırıklarının Mayo sınıflaması gösterilmiştir.
Şekil 8: Görüntüler çok
az sayıdaki seçilmiş olekranon kırığı için uygun olabilecek proksimal parçanın
çıkarılmasını göstermektedir. A, cerrahi öncesi lateral radyografide olekranon
kırığı görülmektedir. B, cerrahi sırasında çekilen fotoğraf parçanın
çıkarılması ve trisepsin tamirini göstermektedir. C, cerrahi sonrası lateral
radyografide kırık parçanın çıkarılması sonrası stabil bir dirsek
görülmektedir. (Adams JE, Steinmann SP: Fractures of the olecranon, in Morrey
BF, Sanchez-Sotelo J, eds: The Elbow and Its Disorders. Philadelphia, PA, WB
Saunders, 2009, pp 389-400. izniyle tekrar çizilmiştir.)
Şekil 9: Radyografilerde
açık redüksiyon içeriden plak ve vida ile stabil tespit ile tedavi edilmiş bir
dirsek görülmektedir. A, cerrahi öncesi lateral radyografide olekranon kırığı
görülmektedir. B, cerrahi sonrası lateral radyografide plak ve vida ile
osteosentez görülmektedir.
Şekil 10: Cerrahi öncesi
lateral (A) ve AP (B) radyografilerde gergi bandı ile tedaviye uygun bir olekranon
kırığı görülmektedir. Cerrahi sırasında çekilen PA (C), oblik (D) ve lateral
(E) skopi görüntülerinde gergi bandı yöntemi ile başarılı açık redüksiyon ve
içeriden tespit görülmektedir.